Başlık son derece açık aslında, RTE'nin hedefi Cumhurbaşkanlığı mı, yoksa eyalet sistemi ile yönetilen bir Türkiye'nin devlet başkanlığı mı?
Bu durumu değerlendirebilmek için ve yeterince anlaşılır olması bakımından maddeler halinde incelemek gerek.
Eğer Cumhurbaşkanlığına aday olursa;
* AB-D'nin bölgede oluşturmak istediği nihai siyasi ve coğrafi yapı tam olarak oluşmadığından ve bu oluşumun olmazsa olmazının Türkiye ile uyumlu bir birliktelik olmasından dolayı, bu projeye erken doğum yaptırmak anlamını taşıyacağından, stratejik müttefik(?) desteğinden mahrum kalır.
Çünkü AB ve ABD'nin Irak ve Ortadoğu ile ilgili planının, sadece Irak'ta kukla bir federasyon kurup gitmek olduğunu düşünmek safdillik olur.
Türkiye'den, ama AB-D iradesi ile yönetilen bir Ön Asya için gerekli şartlar henüz oluşturulmamıştır.
Bu şartların oluşması için de; hali hazırda yakalanmış olan iktidar-küresel güç uyumunun hiçbir şekilde bozulmadan devam etmesi gerekmektedir.
RTE'nin Cumhurbaşkanlığı ise bu uyumun bozulmasına dolaylı olarak neden olacaktır.
Çünkü AKEPE başka bir genel başkan konusunda şu anda olduğu kadar uyumlu olmayacak, Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılır yapılmaz ( eğer RTE aday olursa) iç çekişmeler başlayacaktır.
Bu durumun önüne geçmenin tek yolu seçimlerin öne alınmasıdır. Başbakan'ın seçim tarihini 4 Kasım olarak açıklaması ise aday olmayacağının en sağlam kanıtı niteliğindedir.
* Kendi tabanı, genel başkanlarını bir dönem daha başbakan olarak görmek istemektedir çünkü hala tabanına verdiği ve tutamadığı sözleri vardır.
* Seçildiği döneme kıyasla, sivil toplum son derece tepkili ve organize bir şekilde, karşı organizasyonlar yapabilecek güce daha fazla sahip olduğundan ( 14 Nisan buluşması ciddiye alınmalıdır) beklediği oyların bu seçimden çıkmama ve AKEPE'nin bir koalisyona gitme ihtiyacı veya gerekliliği ( Yeni Operasyonlar, Döviz Krizi ve baskın Seçim başlıklı yazımızda yazdığımız gerekçelerden dolayı, gereklilik) ihtimalinden dolayı partisinin başında kalması gerekmektedir.
* Toplantı yeter sayısı ( Meclis İç tüzüğünün 57. maddesi) zorunluluğu konusuna atfen yapılan meydan okumalara her ne kadar "yan yatarsa çamura batar, gazel olursa toprağa karışır" türünden cevaplar verilse de çok iyi biliyorlar ki bu bir sorundur ve RTE'nin adaylığı durumunda muhalefet bu sorunu kaşıyacaktır.
* Hakkında ki dosyalardan yargılanmasının önündeki tek engelin, milletvekili dokunulmazlığı olduğu ve Cumhurbaşkanının dokunulmazlığının olmaması durumu göz ardı edilmemeli, bu durum meclise aynı güçle giremeyeceği ihtimali ile beraber düşünülmelidir ki bu da aday olmaması için yeterli bir sebeptir.
* Her ne kadar açık bir dille ifade edilmese de askerin bu konu ile ilgili duruşu ve tutumu rahat bir Cumhurbaşkanlığı dönemini öngörmemektedir.
Türkiye gibi bir ülkede, bu tutum son derece önemlidir.
Tüm bu sebeplerden dolayı kendisi, partisi ve stratejik müttefikleri ile şiir gibi uyumu olan ve tıpkı büyü gibi ( bana göre kara büyü) her kesimin onayını alacak, onayını almasa bile gürültü çıkartılmayacak bir aday önerecektir.
Cumhurbaşkanı'nın ille de meclis içinden olacağına dair söylemleri ise hedef şaşırtma olarak değerlendirdiğimi belirtmeliyim.
Zira muhtemel adayın yıpratılmaması da son derece önemli.
Uyumlu Cumhurbaşkanı ile ve yine uyumlu iktidar ortağı ile düz ovalarda doludizgin bir beş yıl daha son derece önemlidir( tabii ki, eş başkanlığını yaptığı BOP için). Şimdilerde dillendirilen eyalet sisteminin, bu beş yılın sonunda adı farklı da olsa fiilen hayata geçmesinin ardından, Devlet başkanlığı " suyundan da koy" türünden bir lezzet olacaktır.
Bu lezzet karşısında Cumhurbaşkanlığının pek çekici olmadığını söylersek yanılmış olmayız diye düşünüyorum.
Ayrıca 14 Nisan buluşmasının doğrudan AKEPE'yi ve başbakanı işaret eden bir doğrultuya, özellikle Cumhurbaşkanı olmasına karşı yönlenmiş olması, oluşturulacak bir karşıtlık psikolojisi için son derece uygun bir zemin hazırlamıştır.
Bu da yapacağı seçim propagandasında "makam peşinde değilim" vurgusunu yaparak -ki bu ortamda iyi prim yapacağı kuşkusuzdur ve son açıklamalarında bunu derhal yapmıştır- elini güçlendirmesine neden olacaktır.
Üstelik bu adayın meclis dışından olması da"hiç birimiz makam peşinde değiliz" klişesi ile yapılacak propagandaya olanak verecektir.
Tüm bu şartlar göz önüne alındığında ortay çıkan tablo, RTE'nin Cumhurbaşkanlığı yerine devlet başkanlığını, daha tercihe değer gördüğü tespitinin yapılmasına olanak sağlamaktadır.
Ayrıca yine bu tabloya bakarak şunu da diyebiliriz ki şu anda Cumhurbaşkanlığına aday olmak, hiç mantıklı bir karar değildir.
Bu kadar ihtimali sayıp döktükten sonra muhtemel bir adayımız da var elbet.
Sabık Genel Kurmay Başkanımız ve uyumluluğu ile muteber Hilmi Bey, bu konudaki tüm karmaşayı çözecek büyü gibi bir aday tanımımıza tıpa tıp uymaktadır.
İkinci beş yılın sonunda bu uyuma bir de halef selef ilişkisi eklenir ki bu durumda yüzük kardeşliği solda sıfır kalır vesselam.
Hilmi Bey'in Cumhurbaşkanlığı durumunda ise;
* Muhalefetin bu duruma muhalefet etmesi için görünürde bir sebep olmayacaktır.
* Ciheti askeriye, kendi içinden çıkmış ve en yüksek makamından emekli
olmasından dolayı tavır takınamayacaktır.
* BOP doludizgin devam edecektir, hayırlısıyla(?).
* Düz ovalar, yeni siyaset arenası olacaktır( anladın sen onu kıymetli okuyucu).
* Bir beş yıl daha hakkındaki dosyalardan yargılanamayacak, beş yıl içinde de çıkacak yeni yasalar bu yargılanmayı engelleyecektir.
* Tüm bu süreçten sonra Cumhuriyetin federal devlete dönüşmesi şimdikinden çok daha kolay olacaktır.
Bunlar benim tahminlerim ve yorumlarım. Haksız çıkmak için, yanılmış olmak için dua ettiğim bu beklentilerim, doğru çıkarsa eğer eminim 2014 yılında sıkmaktan ağzımda diş kalmamış olacaktır.
Dişsizliğe de razıyım da gidecek özelleşmemiş bir devlet hastanesi kalsa bari.
OKTAY YILDIRIM
17-04-2007
Blogda Ara
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder