Blogda Ara

24.12.2008

GİDEN MAVİYE


Bir nehrin peşinden nereye...
Tuza ve maviye
Balık olmaya

o, vardı biliyorum; dizlerimde çimenlerin serinliği
ya da ağlamak üzerenin kokusuydu
eski kasabalarda pazar yerleri
tanış kalabalıklar topluluğu
ayrılamadığım; plastik pabuçların hatırasıydı

her çocuk gibi kendi merakımın elinden tutuyordum
tanrım! ..ayrıntının şaşkınlığında ne çok yol var ki
unutuyordum

çünkü ölüm düşüncesi oradaydı ve hırpalıyordu kesinliği

toprak çekiciydi
böcekler, karıncalar, ışığı ve zerreyi emen ince kırıklar...
hayatın zenginliği renkli su damlalarıydı; dokunduğum

sonu gelmez bilme arzusu daha güçlüydü ölümden

ne güzel gülüyorduk
yengecin çabasına
çocukluk işte...

o, vardı biliyorum; oyuncul sevgilimdi
batık korsan gemileri gibiydi cinsel yaramazlıklar
sürüyle çocuklarımız oluyordu, uyuyan
küçük ağaçların altında... muzipliğin doğası
yemyeşil bir oda, serin, loş ve çıtırtılı; etimizde
yüzlerce yaprağın parmakları
yüzlerce toprağın parmakları
soyunuyorduk; aşkın taklidini yaparken
hayalin tetiği yoktu
-lakin... öyleydik işte

şefkatin çözdüğü o mahmur hayatı ışıklandıran çocuk
iyilikle kötülükle sınanmış o yalın zahmet
sadece dokunan, geçirgenlikle, sadece
doğumsal içeriği ateşin... aydın olmak işte

o, vardı biliyorsunuz; arkadaşıydı çocuğunuzun
içinizdeki biriktirme alışkanlığıydı

yalnızlık ve kum

Bahtiyar Kaymak

YAPRAĞIN ÖYKÜSÜ

Yapragin Öyküsü…
.
............................................-Takvimden yaprak düser
..................................................- .....zaman sarsılır-

tarihe bagdas kuran sehir hüzünler haykirir
hangi darbeye gömülür gölgesi
hangi baglaç ular yillari
âh! ... neyi çekip alsam deprem
yanar kus ormanlari

hangi pismanligin ardinda
çagdas kumkuma
mihlanan zulüm
hirsin kiskaci
dinse/sökülse/çözülse

gücünü toplasan bir böcek etmez

her dogan ölmeye baslar
definler çogaltan cinnetli nokta
suretini parçalar yalnizligin

kim kurtarir hasretme âninda
ölümlerden hangisini alsa

ey sonsuzluk
özgürlügün tadi agzinda çirpinmali
.................................- zavalli aklim menzil yürüdükçe
..........................................hangi delilige kapilanmali-

susuyor ayin savkimasi
döner/söner/yanar
hep ve hiç

hadi gögü de lanetleyelim
mavi etine neler gizliyor
hadi kovalim agaçlari
çöl sesli kus yesil ötüyor

tüm sinirlardan yasaklandim
agzim atese aliskin
hangi yarda biterse bitsin ayni yoldayim

adinin siirlesmesi bundan
hadi çik gel bütün kapilardan

ey dudagini öpücükle boyayan
unutmasan yasamazdin
......................................-sanrilar arkacinda toy çanlari-

çagirdiginda gürültü kopsun
bir mavi damar yansin olmadik yerde

kabuk degistiren yasam

yeminler koparsin ilâhi defterden
degirmende bugday çigliklari
çalsin ayni ateste tanrinin isligini

âh! uykun bölünmüyorsa
dalganla çekil tuzunu birakip
bogulsun düsünde
sis kulesi/hayalet sesi

kurgan esilsin
yudumlansin bozulan nektar
nefsine takilsin avucunda kosan çocuk

her kaktüs çölünü kalbinde tasimali

ey zaman / ey çiçekli engerek!
tanriyi yaratan yok edecek elbet

...............-elbet ask da bizden bir seyler ögrenecek-



Filiz Bedük

VEDA ŞARKISI

1.
Kayalıkta çakılı yelkenli
sana bırakıyorum veda şarkımı.
2.
Benim uzaklardaki ölümümün kanında tohumlanışı da
kayalar devranının altında değişken köklerle.
Yalnızlık! geçmişe özlem çiçeği canlıı duvarların.
Yalnızlık, yeryüzünde adanmış faniliğim.
3.
Taşımak istemiştim heybemde
yüreğinin gelip geçici tadını,
ama kaldı havaya çizilmiş kesin eğrilerle,
yadsıma oldu umudumun yiğitliğine.
Giderim hatıradan daha uzun yıllar boyu
kapalı yalnızlığıyla gezginin,
fakat havaya çizilmiş kesin eğri sanki bana döndü
ve bir işaret koydu pusula kaderime.
Sonu geldiğinde bütün gündelik işlerin
yol yapacağım bir geleceğim olmasa,
gelmiş olacağım bakışında canlanmaya
kaderimin sırıtan parçası olarak.
Gideceğim hatıradan daha uzun yollar boyunca
zincir halkaları gibi eklenen elvedalarla zamanın akışında.

4.
Dimdik hatıra sonunda düşmüş yola,
usanmış beni bir geçmişi olmadan izlemekten,
unutulmuş yol kıyısındaki bir ağaçta.
Uzaklara gideceğim, hatıra
parçalanarak ölünceye yolun taşlarında,
ve devam edeceğim, içimde
hep o gezginin acısı, yüzümde gülümseyiş.
Bu dönenen bakış ve güç
büyülü bir matador mendilinde.
Alıkoydu kaygı duymaktan tüm çıkarlara,
hep yitiren bir çizgi oldu benim eğrim.
Ve bakmak istemedim seni görürüm diye
beni isteksizce davet etmeni
mutluluğumun pembe boyalı torerosu
Deniz seslenir bana sevecen elleriyle.
Çayırım -bir kıta-
Dümdüz yayılır, tatlı ve silinmezdir
alacakaranlıkta bir çan gibi.

5.
Bir sicil memuresi karşısında kurumlu bir doktor gibidir
kara bir mikroskopu gösteren bilim.
Sanat... sanat diye arzıendam eden şey
bir Leica'nın kısır mekaniğidir.
Acılar ve kaygılarla dolu bir yerli (ve tabii özlemleriyle
olup ta şimdi yiten için
ve onun dönüşünde arzu gönlünde),
coca, alkol ve açlığın aptalca gülümsemesiyle.
Üç kuruşa satılan cinsellik
-Amerika'da pek ucuz-
Boş çarşafların umursanmaz hatırası.
Guetamala bıraktın beni
bağrımda derin bir yarayla
ve de acılarını bana emzirme
ya da emme fırsatıyla,
kahreden bir hıçkırığın belirsiz duygusunda bulan kadını.
Kederleri teker teker birleştiren bir bağ var yine de:
uyanan insanın haykırışıdır o da.

6.
İşte bugün böyle titrek ellerle
belirsiz bir kayıta koyuyorum prizmamı.
Ağacın olgunluğunu tüketmeden
kasalanmış meyvanın garip tadıyla.
Çağırışını farkedemiyorum bazen
yaşlı, garip kanatlanmış kulemden,
fakat bazı günler var ki cinselliğin uyanışını hissediyor
ve bir öpücük dilenmeye dişiye gidiyorum
ve böylece beni arkadaş diye çağırmayanın
ruhunu hiçbir zaman öpemeyeceğimi anlıyorum...
Biliyorum ki tertemiz değerlerin kokusu
bereketli kanatlarla dolduracak beynimi,
Biliyorum ki hayata geçmesi mümkün olmayan
fikirleri barındırmak gibi zevkleri bırakacağım.
Biliyorum ki ölümüne çarpışma günü
halk çocukları benimle omuz omuza verecek,
halkın savaştığı amacın kesin zaferini
göremezsem eğer
fikri en yüksek geleceğe götürmek için
mücadele verdiğimdendir,
eski kabuğun tüylerini yolarken
doğan umudun kesinliğiyle biliyorum bunları.


Che GUEVARA

23.12.2008

DUVARCININ AŞKI


Kendimi öldürmeyi düşündüm, ben olup olacağım bir duvarcı,
Sen eczanesi olan bir adamı seven bir kadınsın diye.
Alıştım, umurumda değil; tuğlaları eskisinden daha düzgün diziyorum
Ve şarkı söylüyorum inceden, elimde mala, öğleden sonraları.
Güneş gözlerime gelip de merdiven titrerse altımda,
Ve tuğlaları da yanlış yere koyarsam,
Anla ki seni düşünüyorum.



Carl SANDBURG

18.12.2008

KENDİM VE HEPİMİZ HAKKINDA


1
Bir gün herşeyinle dimdik
Her türlü kavgaya hazır
çıplak gergin
her sözü verecek kadar aceleci
tutamayacak kadar unutkan
sade çaresizken kadın
genelde erkek.
2
kendi sözlerinin gölgesine hayran
hiçbir şey gerçek değil alkışlar yalan
hala bir çift çarpık bacak
kendi resmi resmiyle barışık
küs eskisiyle ve eski sevgililerin hepsiyle
ama hala çok güzel
hakkında konuşmak senin
ben senden bahsediyorum yine
kime darlansa kalbim kimin kılığında.
ne zaman aklım çıksa yerinden
tuzu ayarında gözyaşlarıyla
dönmeyeceğime inandığım günlerde
bu seyrüseferden
(bu seyrüsefer sözünün burada geçme sebebi
tamamen kelimeyi sevdiğimden)
diyorum işte bu sefer oğlum
işte bu sefer
olacak olmakta olan
yanacak yanmakta olan
yok çare akacak akmakta olan düşecek...
ama hala çok güzel
hakkında konuşmak senin
düşünmek seni en ayıp kılıklarda
en düşmüş saatlerde
Hala güzel
Hakkında konuşmak senin...
Otuzu geçmişiz hiç haketmeyecek kağıtlarla
Oysa boş kağıt vermişiz geçmeyelim
Kalalım diye o sularda
Yalnız çirkince geçmiş bir gençliğin ağıtı
Bu kadar acıksız olurdu zaten
Çocuktum kürtlerin kuyruğundan bahsedilirdi
Nicedir uyruğundan bahsediliyor
Ve kim ne söylese bu mühim mesele hakkında
Mühim kanamalar tespit ediliyor hastanın dosyasında
Ve diyorum ki ben bazen
bu iki sevgilinin arasında
ve ikisinin eşit derecede akrabası
ilk kez bir düğünde adam hem erkek hem kız tarafı
Bağırıyorum şaka yollu
Olacak olmakta olan
Yanacak yanmakta olan
Akacak akmakta olan..
düşecek
Ama hala çok güzel
Hakkında konuşmak senin.
Bir beyhude çabasına daha girişmek
Seni methetmenin. .
Sana küfretmenin.
Hala güzel
Hakkında konuşmak senin
Kökünü kendi sökmüş bir inatçı adamdır yurdum
Hangi toprağa denk gelmişse
Oraya salmış kılcallarını
Ve hepsinden başka çiçek türemiş,
Seçebıldiğince yaban otlarının arasındar
Çok şahane insanlardır
Kendini soyacak kadar ahmak hırsızları ayırırsan
Çok iyi şiirler yazdım
Kötülerinin tamamını çıkarırsan.....
Ama hala güzel
Hakkında konuşmak senin
Hatta aleyhinde!
Bağır çağır hatta
Yeri gelirse çok sağlam bir kaç gözyaşı eşliğinde
Güzel...
Hala güzel
hakkında konuşmak senin
Dinimin dolanması her görüşmede
Her karşılaşmada
Yani her eski sevgililer bayramında hayatın,
Güzel.
rakının ikinci dublesinde ilk karşımıza çıkanı
öptüren şey ne ise
Bir şölenlik hatıra mı yoksa çift dingilli bir acı mı
yanısıra neyse artık o şey,
hanı bir bıçak saplaması kadar hasmane
ve bildiğin cennet davetiyesi kılığında bir şey
işte ne ise o şey ....O güzel ...
hala güzel hakkında konuşmak senin......

Yılmaz Erdoğan

17.12.2008

PALYAÇO


kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
kaç kilo çekerdi yalnızlık
kaç kere ezildim altında
yaz yağmurlarının

belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları
her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize

kim sevmezdi çiçekleri filan
”ben sevmezdim” dedim, “yalan” dedi

bunu palyaço söyledi,
palyaço söyledi ben yazdım
yazdım, yazmasam ağlayacaktım

herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım
sırf bu yüzden mi ağladım
alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz

biraz birazdım her şeyden
dün biraz sinirlenmiştim mesela
yarın bir kadını seveceğim biraz
biraz biraz kör oldum bügünlerde

ama rakı kadehlerini boşaltmayın
eksilmesin hiçbir şey
hiçbir şeyden dahi olsa
kalsın biraz

ii.

umursamıyorum yılgınlığımı filan
çünkü sessizce yaşanmalı her şey
bir devrim sesszce olmalı mesela
ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun

bir palyaço neden yalan söylesin ki
ben palyaço olsaydım söylemezdim
marangoz olsaydım da söylemezdim
ben insan olsaydım yalan söylemezdim!

hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını
kaç kilo çeker ki bir palyaço
hem neden yüzüme vuruyorsunuz
bir çirkin ördek yavrusu olduğumu

gocunmam ki ben, ben gocunmam
bir palyaço ne kara gocunmazsa
o kadar, o kadar gocunmam işte

rakı doldurun! eksilmesin

iii.

bitmedi, yazacağım daha
yazmazsam ağlayacağım çünkü
alçakça olacak biraz

hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik
her sokakta biraz daha eksilirdik
bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen
bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu
”duyamadım”, derdim, “tekrar et!”
sessizliğe bürünürdü o vakit her şey
sokaklar daha bir puslu
palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu
ve ben daha bir alçak olurdum
ağlardım biraz

hem sen kimsin, çekiştirme diyorum
hatta kuyruğuma basma diyorum
acıyor, tırmalarım,-
diyorum

kahrol, kahrol!
diyorum

iv.

geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda
korktum birden, kusacak gibi oldum
”olur öyle” dedi palyaço,
”herkes alçaktır biraz”
”otur ulan!” dedim, bağırdım ona
ben bazen bağırırım biraz

”rakı doldur!” dedim, “eksilmesin!”
ben bazen eksilirim biraz
aslında hepimiz eksilirmişiz biraz
bunu sonradan öğrendim

ben aslında her şeyi sonradan öğrendim
herkes herkesi sonradan öğrenirmiş
bunu da sonradan öğrendim

örneğin;

geçen gün bir kadınla seviştim
biraz değil çok seviştim

ya işte öyle palyaço
diyorum ki,
bunu da yeni öğrendim
sevişmek de eksilmekmiş biraz

v.

kim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan
”ben sevmezdim” dedim, “yalan”
dedi
bunu palyaço söyledi
palyaço söyledi, ben yazdım
yazmasam, alçak olacaktım
hem ben roman da yazdım biraz

bazen diyorum ki, palyaço,
sen olmasan ben ne yaparım
alçakça eksilirim belki biraz
her yağmur yağışında yerindi dibine girerim
hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki
ya da unuturum sonradan öğrendiklerimi

biraz biraz anlıyorum ki,
yüzler eller, o terli vücutlar filan
her şey plastikmiş biraz

vi.

haydi sirtaki yapalım palyaço
rakı doldur, yine eksildik biraz

Turgut Uyar

BİR' Lİ ŞİİR (Karyatid savunmalarından kalan)


Vaktiyle çoktum azala azala bir kaldım
Trajik muamma: Bütün anlamları bilemem
Sonunda çözüldü çözülecek yaşlı tılsım
Kalan ömrüm görmeye yetecek mi bilemem

Bir; intiharı sevmez ama anlamlandırır
Ya intihar? Susku mu yoksa çığlık mıdır

(...)

Dedim ya çoktum ama bazılarını öldürdüm
Öldürüldüm sonra kandım ve kandırıldım
Çoktum düşürdüm kırdım düştüm kırıldım
Aklımdaydı adları unuttum ve unutuldum

Hafıza zayıf zaman uzun ah yazı ah yazı
Tut şiirimden biraz buralarda yalnızım

Bir'im ben iki üç olmam artık. Hiçbir
denizde liman değilim. Hiçbir limanda
gemi. Ne gemide yelkenim ne yelkende
rüzgar... Fırtınaya martı hiç değilim
O halde nedir bunca savruntunun sırrı

Gövdemde taşıdığım koca mercan yarası
Kalbimdeki sızıntı bilmem nereden gelir

Dedim ya çoktum biraz erozyona uğradım
Kapı dağdır yol duvar. Ne katar geçer
ne kervan var. Utanırım çoraklığımdan
Soğuk bir nefes gibi bedenimi yalayan
acıdır zaman. Aşktan derler ah aşktan
Yalandır! Gül desem yanar dudaklarım

Bir: Trajik vakadır. Öz üslüpta saklıdır
Boğulmayı boğulmak yapan çırpınmak mıdır?



Hasan Basri ÜNLÜ

İKİNCİ YONTU (Karyatid savunmaları)



Kaynağı başka gözyaşları ıslatmaz yanaklarını
Yorgun sancılarını dindirmez yabancı uykular
Ve çalıntı intiharlar unutma öldürmez insanı

Şimdiki zaman içinde aşk nihilisttir...

Nalsız atlarımı sürmem artık o yaylalarda
Kalıcıyım kendime konukluğum biter burada

Gecenin suçu yok sırrı sığınak sayan bendim
Bütün çocukları çağırın kabulümdür yenildim

Ömrüm heyhat sen falları düşten bir acı kahve
Hanen fassal cezven kırık telven şiirdendir






Hasan Basri ÜNLÜ

III. KARYATİD



1. AŞK :Kendine
aşıktı
ben
onun
aşkına

2. Ceylan :sudaki
suretine
aşıktı
avcıya
yakalandı

3. Vurgun :yemiş
balıktım
bir aşkın
dağına
tırmanıyordum

4. Bugün lmaz
bugün
aşık
olma
bana

5. Güzel :ne de çirkin
farkındasın
güzel
-liği
-nin

6. Kadın :kadın gibisin
adam
adam gibisin
aşk aşk gibi
değilsin

7. İz :bırakıp
gittin
sevgilim
kadehimde kaldı
dudağın

8. Ten :-inin gülü
rayihası
dilimin
ucunda
kaldı

9. Gül ü aşkım
sarıldım
öptüm yaprak
yaprak döküldü
dudaklarım






Hasan Basri ÜNLÜ

IX. KARYATİD


1. BİR :-in
parçalanması
benzemez
başka
parçalanmaya

2. Kalabalık :-ta yamadır
utanır
saklar
kendisini
yalnız

3. Yalnız :-ın acelesi
nedir ki
ağır ağır
kazar
kuyusunu

4. Öteki :bendim
siz beriki
hiçlik
çizgisi
aramızdaki

5. Kara :göründü diye
bağırıyorken
gözcüler
ben
boğuluyordum

6. Müjde :-mi
isterim
dese
birisi
uyanıyorum

7. Kim emiş yalnız
yalnızdır diye
ordular gezer
içinde elleri
kanlı

8. Anı :-larım paslı
bıçaklarım
bazen
onları
parlatırım

9. Tuz :mu yoksa
bandığım
yaralarım mı
daha fazla
ağlardı

Hasan Basri ÜNLÜ

BİR SERÜVENİN TANIMI


Hiçbir zaman yenilmedi geceye
Sevincim de inancım da
Doğru diye bildiğim güzellikler
Hiçbir gün kendisinden uzak
Bir şeye değişmedi

Hiçbir gün yolda koymadı beni
Güvenim ve direncim
Düşerim sandılar dönüp baktılar
Gülerek geçip gittim
Evet ben tek başındaydım
Onlar çok yalnızdılar




Afşar TİMUÇİN

UNUTULMUŞ KENT


Vermeme olanak yok bana verdiklerini
Ama ayrılırken bir hesaplaşma da gerekli
Geçmiş bunca güzellikten bir anı olarak
Ben seni alayım istersen sen de beni



Onat KUTLAR

RUKNETTİN' İN KALBİ İÇİN KEHANETLER


Ruknettin'in aynalarda ağladığı kadar var.

Bir mevsimin kıyısından tutarsan Ruknettin
Kurak ovalara yağmurlar yağar,
Ayak bileklerinden kavrarsan bir harfi,
Kalbin şiir olup vadilerini sular.

Senin de vadilerin vardır Ruknettin!
Kehanetler kurarsın,yağmalarsın kendini
Kurtarıp o yangında ilk önce kalbini
Niyedir,aynalarda azalır sesin.

Doktorum
Ben bu kalbimi sarınır örtünürüm
Kış gecelerinde o nu yakar ısınırım
Üşürsem helak olacağımdan korkarım.

Doktorum
Gayya kuyusuna inmek istemem
Bana bir ip uzat,yağmurlar istemem
Aynaları kırarım,suretimi istemem
Mevsimler dönedursun,bu dünyayı istemem
Ben Allah'ı isterim.

Ben hep aynalardan geçerim doktor
Aynalar benden geçer.
Araf'tan bir sepet sarkıtırım aşağı,
Doluşur içine narin böcekler
Yaşamayı yeni öğrenmiş kelebekler
Üşüşür ben kalbimi sarkıtınca aşağı
Ben hep aynalardan geçerim doktor!

Günahları için ağlayan kim varsa
Kanatlarıyla okşar onu melekler

Hep böyle midir
Kalbin hep böyle yavaş mıdır Ruknettin?
Aynalar sana bir savaş mıdır Ruknettin?
Yarin dudaklarından trenler geçer de
Kalbiyin istasyonunda durmaz mı
Sen hiç satrançta yenilmez misin
Atına binip hep gider misin
Bilmez misin,atından ayrı düşen bir vezir
Zehir gibi çoğaltır kanında yalnızlığı
Ve nihayet şahlar da aynalardan geçer
Bir sen mi kalırsın bu rüyada Ruknettin
Herhalde hep böyledir
Bu dünya sevenlere bir tuzaktır Ruknettin!

Buraya kalbinizi kuşatmaya geldiydik
Konuşmayı unuttuyduk,hal diliyle söylediydik.
Dua okuduyduk,yağmur dilediydik
Kalbinizi kuşatmaya geldiydik.

Hoşgeldiniz.Buyrun.İşte kalbim.
Adımı unuttuğum zamanlarda RUKNETTİN'im
Gövdesi ihlal edilmiş bir yetimim.
Şu kapıdan buyurun, az ilerisi kalbim.

Benim kalbim bir ıslahevidir doktor.
Yetim bir çocuk durmadan azarlanır içinde
Benim kalbim gövdesi ıslahevlerine çakılı bir kuştur
Uçmayı bilmeden ölür kenar otellerde
Kalbim ıslah olmaz bir kuştur doktor
Tıkanır,ölür metropollerde.

Bir çiçeği uyandırmak için mi
Söner bu ateşgahlar
Kaldırmak için mi yeraltını
O derin uykusundan
Kurur bu göl
Ne var ve ne oluyor
Neden türkü söylüyor fesleğenler
Uzakta biri mi göründü
Biri İncil okurken düşüp bayıldı mı
Bir rüya mı gördü yalnız keşişler
Ne oldu?

Adım Ruknettin,tanışıyor olmalıyız
Bir çay ocağında ya da bir merdiven başında
Sunmuş olmalıyım kalbimi size
Bakın!demiş olmalıyım henüz avladım O'nu
İgvanın zehrini boşalttığı kuyularda.
Yalnız günah parlar zifiri karanlıkta
Ve kuyudan kuyuya bir yol yoktur
Bir avcı tüfeğini doğrulttuğunda
Ay gibi ışıdığında bir aşk
Bir mevsim yönünü şaşırdığında.

Hayret etmiş olmalısınız,kalbim
Hezarfen misali havalanınca.

Korkarım sevgili doktor,bu mektuba kendimi üzerek başlayacağım
Çabuk büyüyen bir çocuk gibi,
Ceplerimin nerede olduğunu unutacağım önce
Ve mazi gizlenecek bir yer bulamayacak kendine.
Sonra bir menekşeyi teheccüde kaldırmayı unutacağım.
Unutacağım,hangi şehirde durursam yar beni karşılar.
Nerede ölürsem bahtıma idamlar çıkar
Gülümseyen bir arap olacak yüzümün size bakan tarafı,
Terkedip gitmelerin ağırlaştığı bir güz olacak öte yarısı.

Alnımın dokunduğu yerden savaşlar artacak
Ve bahar giysilerine bürünmüş gelirken kıyamet
''gönüllü mağlupları olacak hayatın'' doktor.
Yarından korkan adam,Ruknettin böyle söyler.

Siz doktor,yazabilir misiniz bir gülü yeniden
Alıştırabilir misiniz baharı çürüyen toprağa
Kabaran yağmuru yeraltına
Ve bir aşkı ayrılığa
Yakıştırabilir misiniz doktor
Kanatlarında hüzün ve manolya taşıyan
Kuşlarla konuşabilir
Ve trampetimi geri verebilir misiniz bana?

Ah kalbin moğolları ! size verecek ne kaldı
Bir kitap olup yandı da o
Külünden zehir kaldı
Bir hayal olup uçtu da
Gökte melekler bağırdı
''eve dön,eve dön!''

Döndüm ki;şehrin ağrıları üstüme kaldı
Bulvara uzanmış diskotek kızları/o melul orospular/
Süpermarketler,bankalar
/yani toplu insan mezarları/
Üstüme kaldı.

Size ne denir ey kalbin istilacıları
Barbar denir,'bir hayal yıkan'denir.
Alın O'nu da götürün,bir kalbim kaldı.

Bir ilkokul atlasında gemilerim yandıydı
Cenevizden geliyordum,elimde mektuplarım vardı.
Elimde ölü bir kızın sağır saçları vardı
Bir mevsimin ortasında kalakaldıydım

Bakkaldan manavdan değil,
Cenevizden geliyordum doktor
O kızın saçlarından geliyordum
Yitirilmiş bir mahkemeden
Galiba kalbimden geliyordum.

Bir güle boyun eğdiren nedir
O aşk değilse
Nedir kalbe çıkartılan
Tutuklama emri,
Aşk değilse.
Ah,o sığınaklardan
Yitikleri toplayan
Ve düşlere vuran gemi
Nedir aşk değilse

Size kendimden bahsediyorum doktor
Biraz yağmur kimseyi incitmez.

İyi ruhların arasında dolaşan
Bir gölgeden sözediyorum.
Acıdan çatlamış kalbi
Soğuğa dayanıklı kılan bir bilgiden
Terkedilmiş şizofrenleri
Kendine çeken vadiden
Keşişlerin hüznünden
Ve bir aşk yüzünden
Ayları karıştıran kişinin
Tababet-i ruhiyyesinden

Size kendimden bahsediyorum doktor
Ben kar yağarken ıslanmam.

Benim öbür adım rüzgar
Uğradığım orman
Değdiğim kalp uğuldar.

Deki bulunur elbet
İyi bir hal üzre kaybolan kişi

Kemal SAYAR

YAŞLILAREVİNDE


1. Yaşlılık en yorgun atımdır
-dedi yalnızlık -
Anılar uçuşur yelesinde
Kendinden kaçtıkça bana gelir


2. Yalnızlık en son atımdır
-dedi yaşlılık -
O ıssız ülkeye götüren
Acıları acıları


3. Yılkısından ayrı bir yılkı atı
Gün batarken ıssız bozkırda
Gölgesini gerilere uzatıyor
Güz rengi bulutlar geçiyor
Donuk mavi gözlerinden


Özcan YALIM