Blogda Ara

21.01.2010

AŞK;


Topuklarından etine kadar işlemiş bir nasırdır,
Ya canın acıya acıya adım atacaksın,
Ya da canını acıta acıta söküp atacaksın.
Her iki yolda da tek bir gerçek olacak;
CANIN ÇOK AMA ÇOK ACIYACAK...!!!

7.01.2010

HAYAL KIRIKLIKLARIMIZ

Hepimizin hayatında hayal kırıklıkları vardır... Yaşadığımız büyük hayal kırıklıkları... O korkunç gerçekle yüzleştiğimiz anlar… En çok da ilişkilerimizde yaşadığımız hayal kırıklıkları acıtır canımızı…

Ulaşmaya çalıştığın şeyin aslında o şey olmadığını, yıllarını boşa verdiğini anlamak gibi...

Bir şarkıyı söylerken bi...rden artık o şarkıyı kimsenin hatırlamadığını anlamak gibi...

Hayaline dokunup..Onunla olamamak gibi

Bir gece uyanıp yanındakine tüylerin ürpererek bakmak gibi...

Ya da sen ona çok alıştığını farkettiğinde onun 'büyü bitti' demesi gibi...

Bir adım atabilsen herşey değişeceğini çözdüğün anda artık yürüyemediğini anlamak gibi...

Aniden herkesin içinde birine aşık olduğunu belli eden bir laf ettiğinde herkesle birlikte onunda gülmesi gibi...

Ya da hayatının aşkının gözünün ucunda bir damla olarak durması gibi..

Aşık olduğuna pişman olmak ama bir türlü tüketememek gibi...

Ya da yıllardır baktığın aynanın camının kırık olduğunu anlamak gibi...

Onurlu bir hayat yaşayım derken, bütün eğlenceyi kaçırdığını görmek gibi...

Ya da, onunla konuşmak için can atarken msn'de seni blokladığını anlamak gibi...

Kucağındaki kedinin aslında oyuncak olduğunu anlamak gibi...

Gece rüyada tuvalete gittiğini sanırken aslında uykuda yatağı ıslattığını anlamak gibi...

Yıllar aynı devam ediyor derken, elini attığında yüzünde kırışıklıkların varlığını hissedip yaşlandığını anlamak gibi...

Yediğin kuru ekmek içinde en sevdiğin şeyin olduğunu hayal ederken birinin ekmeğinin içinin boş olduğunu söylemesi gibi…

Kimseye kendini anlatamadığın için acı çekerken, kendimi anlatmak zorunda olduğum bu insanların yanında işim ne demek gibi...

Ya da için kan ağlarken gülmeye çalıştığın için aslında hiç üzülmediğini düşünmeleri gibi...

Tatlı uykunda tatlı yerlerde gezinirken karanlık bir odada yapayalnız uyanmak gibi...

Çok şey hissettiğin birinin ardından koşup yetişmeye çalışırken tam yetiştim dediğin anda onun başkasına sarıldığını görmek gibi...

Ya da başını çevirdiğinde hiç kimsenin seni dinlemediğini anlamak gibi...

Sevdiğin adamla konuşabilmek için onu aradığında telefonun hep meşgul çalması ve onun başka biriyle konuşarak mutlu olduğunu anlamak gibi...

Ya da hayatını verdiğin kişinin senin yüzüne gülerken aslında seni o anda aldattığını dakika dakika saniye saniye öğrenip yıkılmak gibi...

Bazı sabahlar uyandığında hala bazı şeyleri unutmamış ve aşamamış olduğunu anlamak gibi...

Ya da aldattığın kişinin, çaresiz sandığın ve ona istediğini yapabileceğinden emin olarak eve girdiğinde artık evde olmadığını anlamak gibi...

Ve yine unuttum sandım dediğin anda bir şeyin sana onu hatırlatması gibi...

Ya da cok sevdiğin hayranı olduğun bir şarkıcının konserine bilet alıp gittiğinde aslında konserin önceki gün olduğunu öğrenmek gibi...

Yıllarca beklediğin kişinin hiç gelmeyeceğinden emin olduğun an gibi...

Ya da eskiden çok üzgün ve kırgın gittiğin evine yıllar sonra ayakta ve dimdik gittiğinde artık bunu göstereceğin annen ve babanın olmadığını anladığın an gibi...

Çok yaşamak istediğin bir ilişkinin boğazında bir düğüm olarak kalması gibi...

alıntı

BİR FOTOĞRAFA

Karşımdasın işte...
Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.
Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
Tıkandığım o an,
Elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte,
Aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.
Ellerim boşlukta, ben darda kaldım....
Ellerim buz gibi, ben harda kaldım.
Bir senfoni vardı kulağımda çalınan,
bitti artık hepsi...

Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.
Bakış açım belli oldu yine.
Geride kalan, ardından bakar gidenlerin.
Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.
Dağlara çarptım her esişimde.
Yollara küfrettim her gidişinde.

Demiştim sana hatırlarsan:
“Önemli olan ‘zamana bırakmak’ değil,
‘zamanla bırakmamak’tir..”
Şimdi bana, geçen o zamanın
Unutulmaz sancısı kalır

Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim?
Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...

NAZIM HİKMET