Blogda Ara

23.05.2009

SANA

Sana

1.


Sana bir ad bulmalıyım

Adını çağırırken sana benden daha çok şey getirecek bir ad

Başını bu adla çevirmelisin bana ve baktığında

O ses beni anlatmalı, benim bilmediklerimi de anlatmalı

Olmadıklarımı da



Sana bir ses buldum

Çiçeklerin içinde ararken adının yerine

Bir vadiden geçirirken sana dair hatıralarımda

Geçmişin astarı olan bir ses ve geleceğin anlamı

Sen yaratıldın ve ben kayboldum bu anlamda



Adını çağırırken güneşe döndürmeyi seviyorum

Yüzümü… yüzüm yüzünle birleşince bir “ay” doğuyor

Yeryüzü kemiklerine kadar oynuyor sonrasında

Senden önceki yıllarımı da sen varmışçasına hatırlıyorum; gezindiğimi

Bir çember, bir ova ve bir dağın etrafında



İnanmalısın… Bir adam niçin vardır

Niçin ellerini boşaltır yağdığında yağmur

Ve ne bekliyordur iki kaşın ortasındaki hülyada

Tutar damlaları ona kavuşur gibi

Onu bulur hiç olmadığı dünde ve yaşamadığı yarında



Ben hiçbir şey söylemedim

Fakat sen anladın

Neredesin sensizliğimin ortasında

Kalbim neresinde bu hiç fısıldanmamış aşkın

Yoksun ama buradasın hep burada



Uyansam akşam olacak geç kalacağım

Gözlerimi kapatınca senden doğan güneşe

Gözlerinde ışıyan şafağın çiğ zerrelerindeki sonsuz damlaya

De ki susadım sen vardın ama ben yalnızdım, o zaman

Öpsem öpsem bitmeyecek dudaklarındaki rayiha



Eskilerde bir suyun başında nöbette

Henüz var olmamış günler bile gelip geçen günlerden daha mutluluk dolu

Senin büyüdüğünü görüyorum düne bakınca

Üstelik yanımda olmaktan daha fazlasın

Verilmiş bir söz buluyorum her sabah yatağımda



Sana bir ad bulmalıyım

Sesten hızlı, çağırmadan söylenen ve ölümsüz bir sıfat

Denizden gelen henüz doğmamış dalga sesi anlamında

Bütün hayatımı yaşamış ve hayatımdan sonrasını da kavrayan

Bu ad hep yankılansın ben sustuğumda



Yarına kalsın bütün sevişmelerimiz

Teninde yorulmak denizinde yıkanmak gibidir

Her nefesine bir çocuk adı adadığımda

Sesim çırçıplak yıkandığımız ırmaktan geçer

Kalbindeki adam olur, kurumuş dudaklarındaki vaha



Yoksun ve bunun bir yıldızı olmalı gökte

Başımı çevirdiğimde ben görmeden kayan bir yıldız

Sabahları penceremde gün ağarmadan parıldasın ya da

Senin ışığın getirsin senin yokluğunu işte böyle dayanabilirim ancak

Yokluğuna, aramızdaki zamana ve uzaklara



Vakit geçtikçe daha çok sende oluyorum

Bekledikçe daha fazla kayboluyorum sen olan gökyüzümde

Bulutlar kuş oluyor kuşlar açılmamış bir davet, sabaha

Kadar uyumadan sayıklıyorum varmışsın gibi

Koklamadan konuştuğum bir demet lavantada



Bana bir masal anlat dediğinde, yaşamanın

Anlamını söylerken gözlerindeki korkunun

Büyüdüğünü görüyorum sonra

Ellerinden tutuyorum ve bu anlamı verdiğin için

Binlerce kez teşekkür ediyorum sana



Sen hayatıma gelmeden önce hiçbir bahçede

Çiçek yoktu hiçbir şehirde kule

Ve bazı şüpheli meyveler ağaçlarda

Ağaç gövdelerine dolanmış bedenlerimiz

Günahtan arındıran bir dolambaçlı yatakta



Buraya gel demezdi hiçbir yol levhası

Buradayım derken bütün şehirler

Sorardım nerede başınla birlikte doğan ayla

Denizimizi görüyorum içinde kıyılara doğru çoğaldığımız denizi

Kuşkularımı yemin yapan gözlerine baktıkça



Hazzın en yüksek yerinden düşmek için söz vermedim

Arzularını büyütmek ve saklamak için de vaadim yok

Denizin en sıcak suyu olup ayaklarımı ıslatmadıkça

Sen adında bir rüzgâr tanımayacağım

Ve en heybetli dağ olarak duracağım karşında

Halil Gökhan

Hiç yorum yok: