Blogda Ara

25.07.2008

KISIR DOMATES TOHUMU

LÜTFEN ÇEVREMİZDE Kİ , DAĞDA Kİ KÖYLÜYÜ UYARALIM , ELLERİNDE KALMIŞ KISIR OLMAYAN "TÜRK DOMATES TOHUMLARINI SAKLASINLAR KORUSUNLAR" YARIN, O TOHUMLARLA AYAKTA KALABİLECEĞİZ... KISIR DOMATESLERLE DEĞİL....
ADANA (İHA) - İthal domates tohumunun fiyatının, altından pahalı olduğu bildirildi.

Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ortaş, 2000 yılında 1 dekara kullanılan ithal domates tohumu fiyatının 128 YTL olduğunu, 2006 yılında ise bu fiyatın 298 YTL'ye çıktığını ifade ederek, 5 yılda ithal domates tohumu fiyatının yüzde 233 oranında arttığını belirtti. İthal domates tohumunun altından daha pahalı olduğuna dikkat çeken Ortaş, "Altının gramı yaklaşık 29 YTL iken ithal domates tohumunun gramı yaklaşık 30 YTL. Yani domates tohumunun fiyatı altından daha pahalı. Üstelik ABD, İsrail ve Hollanda'dan ithal edilen domates tohumu kısırlaştırılarak gönderildiği için bir kez ekiliyor. Sürekli bu ülkelerden ithal etmek zorunda kalıyoruz" dedi. Türkiye'nin binlerce ziraat mühendisine sahip olmasına rağmen altından pahalı olan domates tohumunu ithal etmesinin Türk tarımına darbe vurduğunu kaydeden Ortaş, "Bu tip tohumlar İsrail, Hollanda, Fransa ve ABD'den geliyor. Türkiye domates üretiminde dünyada Çin, ABD ve İtalya ile birlikte ilk 4'te yer almaktadır. Ancak Türkiye bu işin tohum teknolojisinde geri kalarak İsrail, Hollanda, ABD'ye müşteri olmuştur ve onların pazarı olarak kalacağa benziyor. 72 milyon nüfusuyla Türkiye, dünyada ne kadar tohum şirketi varsa hepsinin cazibe merkezi olmuş. Ülkemizin domates tohumuna ödediği döviz takriben 40 milyon dolar" diye konuştu. Türkiye ve dünyada, karpuz ve domates gibi bitkilerin tohumlarının son derece yüksek fiyata satıldığını, bu tür tohumların genellikle genetiği değiştirilmiş tohumlar olduğunu ifade eden Ortaş, şunları söyledi: "Bunlar 1 yıllığına ekilmektedir. Yüksek teknoloji kullanıldığından ABD, İsrail, Hollanda gibi ülkelerde yetişmektedir. Bu sektörde olmamızın nedeni, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Türkiye'nin kaderi tarım toplumu olarak tutuldu ve normal tarım yapmamız öngörüldü. Tarım teknolojisinin, bilim teknolojisinin ışığında atılım yapmamız sağlanamadı. Tarım teknolojisinin geliştirilmesi, dönüştürülmesi konusunda İsrail, ABD ve Hollanda'nın çok gerisinde kaldık. Çok farklı şekilde dünyanın önüne geçtiler. 40-50 yıl önce tarımda atılım yapmamız gerekirdi. Geçmişten günümüze hayatın her alanında olduğu gibi bilim ve teknolojiye destek verilmedi." Türkiye'de tarım girdilerinin çok yüksek olduğunun altını çizen Ortaş, "Mazot çok yüksek, enerji çok yüksek, girdiler çok fazla. Türkiye'de mazot 125 cent iken, AB'de 55 cent. Avrupa ve ABD büyük rekabet içinde, bütün az gelişmiş ülkelerin tarımını çökertmek istiyor. 'Gümrük Birliği'ne bağlanın, gümrük duvarlarınızı kaldırın, ben size ürün satacağım, siz de benden alacaksınız' diyor. Öbür taraftan da 'Seninki düşük kalitede' diyor. Bizim üreticimiz yüksek maliyete mal ediyor. Kendisi yüksek maliyetle ürün elde etse bile yüzde 30-40 sübvansiyon uyguluyor. Böyle olunca, adam benim ürettiğimden daha ucuza benim iç piyasama getiriyor. Onlar sübvansiyon yapıyor. Bu desteklemeler aracılığıyla kendi çiftçisini güçlü tutuyor. Domates tohumu gibi çok pahalı olan ürünleriyse bir kere ekilecek şekilde yetiştirerek, ithal eden ülkelerin elini kolunu bağlıyorlar. Tek çare teknolojiyi geliştirerek kaliteli tohumlar üretmek" diye konuştu. Tohumculuk Yasası'na da değinen Prof. Dr. Ortaş, "Tohumculuk Yasası'nın temel felsefesi, tohum üretimi devlet tekelindeydi. Vatandaşımız, kendi tohumunu kendisi üretebiliyordu. Yasal düzenlemeyle tohumculuk devlet tekelinden çıkarıldı ve tohum üreticileri birliği adı altında özel sektöre bırakıldı. Bu çok uluslu şirketlerin tekeline bırakılacağı anlamına geliyor. Genetik kaynağınızı geliştirmeden, çok uluslu şirketlerin eline düştüğünüz zaman bir daha kendimizi toparlamanız mümkün değil. Bu bölgeye has bitkiler vardır. Türkiye'nin genetik bankasını kurup, tüm genetik kaynakları kayıt altına alıp, belli bölgelerde tutup çoğaltarak, zenginleştirmesi gerekir. Hayvancılıkta da bu böyledir" şeklinde konuştu.






1 Kilo Domates Tohumuna 1,2 kilo Altın Ödüyoruz


Gen teknolojisine yatırım yapmakta geciken Türkiye, kilosuna 22 milyar lira gibi astronomik bir fiyat ödeyerek İsrail, Hollanda ve Japonya'dan domates tohumu ithal ediyor. Elde edilen ürün tohum vermediği için tarım tamamen dışa bağımlı hale geliyor.
Türkiye, Tarım Bakanlığı bünyesinde 50'den fazla araştırma enstitüsü ve binden fazla araştırma uzmanı bulunmasına rağmen sebze bitkileri tohumunu dışarıdan ithal ediyor. Yurtdışından gelen tohuma ise milyonlarca dolar ödeniyor. Yerli ve yabancı 110 firma bu alanda üretim yapmak istiyor. Ancak mevzuattaki eksiklik giderilemediği için Türk tarımı, tohum üretiminde mesafe kat edemiyor. Ayber Tohumculuk Genel Müdürü Kamil Atıcı, hibrit tohum kullanımıyla ülkemizde tarım üretiminde patlama yaşanacağını ifade etti.
Hibrit tohum üreten ülkeler ise emeklerinin karşılığını kat kat fazlasıyla alıyor. Örneğin 1 kilogram domates tohumu 15 bin dolardan (22 milyar lira) satılıyor. Yani Türkiye, 1 kg domates tohumuna 1 kilo 250 gram altına denk bir ücret ödemek zorunda kalıyor. Salatalık gibi bazı sebzelerin tohumu tane ile satılıyor.
Özel sektörün sınırlı yatırımlarından öteye geçemeyen Türkiye, hibrit tohum ihtiyacının büyük bölümünü İsrail, Hollanda ve Japonya'dan karşılıyor. Bu durumu değerlendiren Tohum Endüstrisi Derneği Genel Sekreteri Ayhan Elçi, gen teknolojisinin uzay araştırmalarıyla eş tutulduğunu söyledi. Elçi, "Gen teknolojisi bugün dünyada en önemli teknolojilerden biri haline geldi. Bitkinin DNA'sı ile oynamak uzay teknolojisi kadar önemlidir. Bu alanda gelişmiş ülkeler, tohum üretimini geçip bitkiler arasında gen aktarımı yapmaya başladılar." dedi. Altyapısı hazır olmamasına rağmen Türkiye'de özel sektörün son yıllarda gen teknolojisine yatırım yapmaya başladığını anlatan Elçi, bu alanda dünyanın en büyük 10 şirketinden 6'sının Türkiye'de üretim yaptığını kaydetti.
Sabancı, Koç, Ülker ve Doğuş gibi Türkiye'nin önde gelen büyük kuruluşlarının da gen teknolojisine yatırım yapmaya başladığını kaydeden Elçi, "Ancak bu yeterli değil. Gelişmiş ülkeler buldukları bir tohumu en fazla iki üç yıl üretip başka çeşidine geçiyor. Bizde ise aynı ürün yıllarca üretiliyor. Bu alanda ciddi yatırımların yapılması için öncelikle yasanın çıkması gerekiyor. 'Islahçı Hakları Yasası'nın çıkmasını yıllardır bekliyoruz. En son yasanın Meclis'e gönderildiğini biliyoruz." diye konuştu.
Gen teknolojisini elinde tutan ülke ve şirketlerin önemli katma değerler elde ettiğine dikkat çeken Elçi, Türkiye'nin 2001 yılında 16 milyon dolarlık hibrit tohumu ihracatına karşılık, 53 milyon dolarlık ithalat yaptığını dile getirdi. Elçi, şunları söyledi: "Türkiye'deki hibrit tohum üretimi daha çok ana ve babası ithal edilerek burada döllenerek yapılıyor. Bu yolla domates ve salatalık tohumu ihtiyacının yüzde 10'u üretiliyor. İhtiyacın geri kalanı ithal ediliyor."
Ayber Tohumculuk Genel Müdürü Kamil Atıcı, Türkiye'nin hibrit tohum kullanımı ile üretim patlaması yaşayabileceğini söyledi. Türkiye'nin ekilebilir tarım alanlarının Fransa'dan yüzde 50 daha fazla olmasına rağmen, Fransa'nın yıllık tohum cirosunun 1,5 milyar dolar, Türkiye'nin ise 70 milyon dolar olduğunu anlatan Atıcı, "Yıllık 70 milyon dolarlık tohumla üretim patlaması yaşayamayız. 70 milyon dolarlık tohum içinde domates, biber, salatalık gibi sebze bitkilerinin payı 30 milyon dolar. 30 milyon dolarlık tohumdan 140 milyon dolarlık ürün elde ediliyor. Fransa tohum ıslahıyla dekardan 535 kilogram buğday alırken, biz 251 kilogram alabiliyoruz." dedi.
Turgutlu Ziraat Odası Başkanı Kenan Gürsabancı da, alınan tohumdan elde edilen ürün tohum vermediği için Türk üreticisinin her yıl aynı tohumu yeniden satın almak zorunda kaldığını ifade etti. Türk çiftçisinin bu sebeple hem dışa bağımlı kaldığını hem de çok pahalı olan tohum fiyatlarının ekonomiye ve tüketiciye olumsuz yansıdığını belirten Gürsabancı, "1 kilogram hibrit domates tohumunun fiyatı 20 milyar liradır; neredeyse 1 kilogram altın fiyatına eşdeğer. Bir tarım ülkesi olarak tonlarca tohum ithal ettiğimizdüşünülürse olayın vahameti daha iyi anlaşılacaktır. Bugün 1 gram hibrit domates tohumu üreten bir ülke, topraktan 1 gram altın çıkarmış demektir." şeklinde konuştu. Gürbasancı, Türkiye'de bu alanda birikimin olduğunu; ancak işin kolayına kaçılarak ithalatın tercih edildiğini de ifade etti.
Turgutlu Tarım İlçe Müdürü Yılmaz Dinçer ise, Japonya tarafından gen yapısı bozulmuş domates tohumlarının Türkiye'ye pazarlandığını kaydetti. Japonya'nın bu sebeple Türkiye'den, pazarladığı tohumdan üretilen domatesi ve salçayı satın almadığını ifade eden Dinçer, Türkiye'de araştırma geliştirme kurumu olmadığı için bu alanda birtakım sıkıntıların yaşandığını dile getirdi.
Ali Rıza Karasu - Orhan Karaka / İzmir - Manisa

Hiç yorum yok: