Blogda Ara

15.07.2008

UĞUR MUMCU OLMAK.. - Uluç Gürkan

Dün Mersin’deydim. Atatürkçü Düşünce Derneği'nin düzenlediği "Uğur Mumcu'yu Anma Etkinliği"ne katıldım.

Kültür Salonu’nu dolduran dinleyicilere sordum:
"Bugün, Türkiye'nin dört bir yanında, bu arada yurt dışında, Almanya'da, Sevgili Uğur'u anan bizler, yılın diğer günlerinde de Türkiye'nin sorunlarına Uğur Mumcu’nun sorumluluğu ve kararlılığıyla ağırlık koyabilsek ne olurdu?"

Yanıt basitti ve bir tür özeleştiri de içeriyordu. Salonda bulunan kimse, bu durumda Türkiye’nin aşılamayacak bir sorunu kalacağına inanmıyordu.

* * *

Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı ve onlarca Atatürkçü bilge, rasgele katledilmediler. Kahpe katiller tarafından özellikle hedef seçildiler.

Onlar, katledilmeden önce hapse atılarak da susturulmak istenmişlerdi. 12 Mart 1971’de de, 12 Eylül 1980’de de çok sayıda Atatürkçü, askerî cezaevlerinde çürütülmeye çalışılmıştı.

O günlerden unutmadığım bir anım var:
12 Mart devlet terörünün bütün şiddetiyle kol gezdiği günlerde, Muammer Aksoy’un da tutuklandığını ve Mamak Askerî Cezaevi'ne getirileceğini haber aldık. Cezaevinde bulunan Mümtaz Soysal, çılgına döndü. Koğuşun önündeki demir parmaklıklara saldırdı. Bir yandan da, bütün gücüyle bağırıyordu. "Muammer Hoca'yı buraya sığdıramazsınız" diye.

Gerçekten sığdıramadılar... Sadece, Muammer Hocamızı saymak için, bir elin parmaklarının dahi fazla geleceği birkaç dönek dışında, kimseyi kontrollerine alamadılar. Bunun üzerine, Atatürkçü aydınları kahpe cinayetleriyle kırmaya yöneldiler.

Ancak Uğur Mumcu’lar, Ahmet Taner Kışlalı’lar kabirlerine de sığmıyorlar. Uğruna yaşamlarını verdikleri Atatürk’ün laik, demokrat ve çağdaş Türkiye bayrağını hâlâ dimdik ayakta tutuyorlar.

* * *

Artık, biz de devreye girebilmeli ve Atatürkçülük bayrağına tüm gücümüzle sarılmalıyız.

Bunu, sadece şehitlerimizin anma törenlerinde bir araya gelerek yapamayız. Törenlerimiz görkemli, içerikli ve coşkulu olabilir. Ancak bu yetmez.

Türkiye’nin laiklik, demokrasi ve çağdaşlık temelindeki Kemalist devlet yapısından vazgeçmesi, bunun yerine etnik ve dini cemaat temelindeki bir federatif yapılanmayı benimsemesi, içte ve dışta pek çok etkili çevre için bir isteriye dönüşmüştür. Bu konu, Avrupa Parlamentosu’nun ve ABD'de Bush yönetiminin dış politika mutfağı sayılabilecek Rand Corporation'ın raporlarının vazgeçilmez malzemesi olmuştur.

Bu, kendiliğinden gelişen bir olgu değildir. Özel olarak pişirilmektedir.

Dünyayı, Ortadoğu odaklı olarak yeniden biçimlemeyi planlayan ABD, Genişletilmiş Ortadoğu Projesi kapsamında ulus devletlere yer olmayacağı inancındadır. Türkiye de dahil olmak üzere, bölge devletlerinde ulusal kimliklerin ön planda olmasını proje için tehdit olarak algılamaktadır.

ABD, Ortadoğu üzerindeki kontrolünü etnik ve dinsel cemaatlerin örgütlülüğü temelinde kurmak istemektedir. Bu nedenle, etnik ve dinî cemaat örgütlenmeleri alabildiğine özendirilmekte, hattâ bu örgütlenmelerin ev sahipliği dahi yapılmaktadır.

Bu, boyun eğebileceğimiz ya da seyirci kalacağımız bir gelişme değildir. Bütün gücümüzle direnmemiz ve yaşanan süreci değiştirmemiz gerekir.

Bunun için, yeni Uğur Mumcuları, Ahmet Taner Kışlalıları da önümüze düşmeleri için bekleyemeyiz. Hepimiz bir Uğur Mumcu, bir Ahmet Taner Kışlalı olabilmeliyiz. Sevgili Uğur’un dediği gibi, onların her bir parçasından binlerce yeniden doğumu gerçekleştirebilmeliyiz.

31.01.2005
Uluç Gürkan

Hiç yorum yok: