Ve işte sevgilerin en gerçeği!..
Beyoğlu Sineması'na gitmişler.. İzbe ya da entel dehlizlere dalmışlar..
O felaket tuvaletin yolunu da bulmuşlar ama sevgiyi bulamamışlar..
Yolda çevirip soruyorlar..
"Peki sen nasıl buldun?" diye..
Tesadüfen.. Sevgi genelde öyle bulunur zaten.. Tesadüfen..
Benim çocukluk heyecanım, KamburŞövalye de Legarder'i izlemeğe gittiğim gün o ufak tefek Japon, bir portakal sandığını ters çevirip yaptığı tezgâhında, tuvalet parasına, 100 bin liraya satıyordu bu "Sevgi" kitapçığını..
"Bir şey kaybetmediniz" dedim, benim yazılarımı okuyup kitabın peşine düşenlere..
"Hatta kazandınız.. Çünkü ben sizlere aslından güzel naklediyorum.."
Aslı derken tercümesi tabii.. Japon yazar Masumi Toyotome'nin günahını almayalım ve gelelim son bölüme.. Yani gerçek sevgiye..
Üçe ayırmıştı yazar sevgileri..
Eğer türü sevgi.. Seni severim, "eğer" bana Ferrari alırsan..
Çünkü türü sevgi.. Seni seviyorum.. "Çünkü" Ferrari'n var.."
Çünkü türü sevginin daha iyi olduğunu anlatmıştı yazar.. "Eğer türü gibi şartta bağlı değildir. Sahip olduğu şeyler yüzünden insanın sevilmesidir. Güzel diye.. Yakışıklı diye.. Sanatçı, zengin diye.. Ünlü diye sevilmek insanın hatta hoşuna gider.." demişti..
Ama onu da elinin tersi ile bir kenara itmişti. Çünkü bu tür sevgi büyük bir stres yaşatırdı.. "Ben bunlara sahibim diye seviliyorum. Kaybettiğim gün beni sevenler de kaybolur etrafımdan" korkusu getirirdi.
Eninde sonunda da, eğer türü sevgi ile aynı kapıya çıkardı. Sevilen siz değildiniz.. Sahip olduğunuz ve kaybedebileceğiniz şeylerdi.
Peki neydi, gerçek sevgi?.. Asıl sevgi.. Kutsal sevgi.. En güzel sevgi..
"Üçüncü tür sevgi benim 'Rağmen' diye adlandırdığım türdür" diyor yazar.
Bir koşula bağlı olmadığı için ve karşılığında bir şey beklenmediği için "Eğer" türü sevgiden farklı bu..
Sevilen kişinin çekici bir niteliğine dayanıp, böyle bir şeyin varlığını esas olarak almadığı için "Çünkü" türü sevgi de değil.
Bu üçüncü tür sevgide, insan "Bir şey olduğu için" değil, "Bir şey olmasına rağmen" sevilir.
Güzelliğe bakar mısınız?..
Rağmen sevgi..
Esmeralda, Quasimodo'yu dünyanın en çirkin, en korkunç kamburu olmasına "rağmen" sever. Asil, yakışıklı, zengin delikanlı da Esmeralda'ya Çingene olmasına "rağmen" tapar!..
"Kişi dünyanın en çirkin, en zavallı, en sefil insanı olabilir. Bunlara 'rağmen' sevilebilir. Tabii bu sevgiyle karşılaşması şartı ile .."
Burada insanın, iyi, çekici ya da zengin konum edinerek sevgiyi kazanması gerekmiyor. Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü geçmişine "rağmen" olduğu gibi, o haliyle sevilebiliyor.
Bütünüyle çok değersiz biri gibi görünebiliyor ama en değerli gibi sevilebiliyor.
Japon yazar "Yüreklerin en çok susadığı sevgi budur" diyor. "Farkında olsanız da, olmasanız da, bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, başarı ya da ünden daha önemlidir."
Bunun böyle olduğundan nasıl emin?..
Haklı olduğunu kanıtlamak için sizi bir teste davet ediyor.. "Şu soruma cevap verin" diyor.
"Kalbinizin derinliklerinde, dünyada kimsenin size aldırmadığını ve hiç kimsenin sizi sevmediğini düşünseydiniz, yiyecek, elbise, ev, aile, zenginlik, başarı ve üne olan ilginizi yitirmez miydiniz?.. Kendi kendinize 'Yaşamamın ne yararı var' diye sormaz mıydınız?.."
Devam ediyor Toyotome..
"Şu anda en sevdiğiniz kişinin sizi sadece kendi çıkarı için sevdiğini anladığınızı bir düşünün.. Dünya birdenbire başınızın üstüne çökmez miydi?. O an yaşam size anlamsız gelmez miydi?."
Sizi bilmem.. Ben bunu aynen yaşadım, sevgili okuyucular.. Aynen..
Biz dönelim Toyotome'ye..
"Diyelim sıradan bir yaşamınız var.. Günlük yaşıyorsunuz. Günün birinde gerçek, derin ve doyurucu bir sevgi bulacağınızdan umudunuz olmasa, kalan hayatınızı nasıl yaşardınız?.." diye soruyor ve yanıtlıyor:
"Böyleleri ya iyice umutsuzluğa kapılıp intihar ediyorlar ya da iyice dağıtıp yaşayan ölü haline geliyorlar."
Toyotome, hem de nasıl iddialı savunuyor "Rağmen" sevgiyi..
"Bugün yaşamınızı sürdürebilmenizin nedeni 'Rağmen' türü sevgiyi şu anda yaşamanız ya da bir gün bu sevgiyi bulacağınıza inancınızdır."
Son sözlerinde biraz umutsuz, Toyotome..
"Bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak bu sevgiyi bulmak zor. Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacı var.. Kimsede başkasına verecek fazlası yok" diye açıklıyor.. Anlatıyor..
"Yakınımızda olan birinin bu sevgiyi bize vermesini bekleriz. Ama da o da aynı şeyi başkasından beklemektedir."
Peki bu dünyada sevgi ne kadar var?..
Yazara göre, açlığımızı biraz bastıracak kadar.. Ve de yemek öncesi tadımlık gelen iştah açıcılar gibi.. Bu minnacık tadım, bizi daha müthiş bir sevgi açlığına tahrik ve teşvik ediyor. Bu minnacık tadım sevgiye ne kadar muhtaç olduğumuzu anlatıyor. Büyük bir hırsla ana yemeğin gelmesini ve bizi doyurmasını bekliyoruz..
Hani nerede?..
Hepsi o..
Ve asıl çarpıcı cümle en sonda..
"Dünyadaki en büyük kıtlık, 'rağmen' türü sevginin yeterince olmayışıdır!.."
Tariflerine katıldığım Masumi Toyotome'nin bu kötümserliğine katılmıyorum..
Bu sevgi bu dünyada yeterince var.. Bugüne kadar bulamadıysak, yeterince aramamışız demektir. Bulacağımıza inanmamışız demektir. İlk tatsız deneyimden sonra yıkılmışız demektir.
Oysa "Sevgi" bir yerlerde bizi bekliyor..
Bulana kadar aramaya devam!..
Hatta.. Ve hatta sevgili okuyucular,
Belki de böyle bir sevgiye sahibizdir de haberimiz yoktur. Biraz dikkatli bakalım etrafımıza..
Alıntı
Blogda Ara
31.08.2008
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder