Blogda Ara

4.08.2008

10 KASIM 2007 de ATATÜRK OLMAK...


Dolmabahçe Sarayı...10 Kasım 1938...Saat: 9:06...

- Hoş geldin paşam...

- Hoş gördük çocuk...Ölmek çok kötü bir şey diye tahmin etmiştim ama bak ne kadar huzurluyum...

- Sen bu millete o kadar güzel şeyler bıraktın ki o güzel ve sonsuz huzuru fazlası ile hak ettin paşam...

- Çocuk, şimdi çok yorgunum ve bana biraz zaman ver, dinlenmek istiyorum...

- Emrin olur güzel paşam...

(aradan uzun yıllar geçer) 14 Nisan 2007...

- Paşam, istersen bir kalk bir şeyler oluyor...

- Neyin var çocuk?

- Paşam Ankara sokaklarında milyonlarca insan ellerinde Türk bayrakları ile sel olmuşlar buraya (anıtkabir) geliyorlar...

- Anlat biraz çocuk...

- Paşam, çoğunluğu KADIN olan milyonlarca insan var ve bazıları ağlıyor... Paşam, kapının solundaki askerin de ağlıyor ve orta yaşlı bir adam askerin gözyaşlarını siliyor... Endişe ve umut içinde hem şarkı söylüyorlar hem de 'birilerine' bir şey anlatmaya çalışıyorlar ve 'tehlikenin farkındayız' diye haykırıyorlar…

- Sen biraz dolaş bakalım, neler oluyor bana sonra anlatırsın...

- Olur paşam...

(aradan aylar geçer) 10 Kasım 2007 sabah namazı vakti...

- Paşam, paşam... Aman Allah'ım!... Aman Allah'ım!...

- Dur çocuk, sakin ol....

- Paşam, durum çok vahim... Çok acı....

- Ağlama çocuk... Sakın ağlama... Anlat bakalım neler öğrendin, 14 Nisandan beri yoksun....

- Paşam 14 Nisan günü o kalabalık senin kurduğun Cumhuriyetin temellerinin sarsıldığının farkında olarak başkalarını da uyandırmak için büyük bir miting yapmış...

- Dur biraz çocuk, birincisi Cumhuriyeti 'ben' değil 'BİZ' kurduk… İkincisi bu aşamaya gelinmiş ise 'bu kadar zaman neyi beklemişler?'...

Devam et çocuk...

- Paşam o kalabalığın olduğu günden bir hafta sonra genel seçimler yapılmış ve bir parti %47 ile tek başına iktidar olmuş...

- Ne güzel işte, istikrar var demek....

- Yok, paşam, öyle değil... Bu parti 'din istismarlığı' başta olmak üzere bin türlü yanlışlıklar ile iktidara gelmiş...

- Sen ne diyorsun çocuk?.. Sen bana şu seçim sonuçlarını bir söylesene....

- Paşam bir parti var %47 almış... CHP % 20… ve 7.3 milyon kişide oy kullanmamış...

- Senin ağzın ne söyler çocuk... Seçme hakkını bu millete kazandırmak için ne gibi fedakârlıklar ve mücadeleler yaptığımız okullarda öğretilmemiş mi?... Bugün özgürlük adı altında yaşadıkları şeyler için, çocukluğunu ve gençliğini bile yaşamadan şehit ve gazi olan yüz binlerce insandan haberleri yok mu bunların?...

- Dahası var paşam... Çankaya'ya çıktım geçen gün...

- Nasıl, benim çam ve kayınlar büyümüş mü?

- Büyümüş paşam kocaman olmuş...

- Çoğunu kendi elim ile dikmiştim...

- Belli paşam hala senin kokun var Çankaya'da bir de hacıyağı kokusu....

- Nasıl yani çocuk?...

- Paşam köşke gittiğimde senin makamında İran vatandaşı kılıklı insanlar cirit atıyordu... Belki İran devlet başkanı onuruna davet vardır sandım ama değilmiş. Hatta 'sıkma başlı' bir kadın köşkün dekorasyonu ile ilgilenmekte idi... ve durmadan söyleniyordu etrafındakilere ' ay ne pis burası hemen şunu atın,bunu atın...ay ne sevimsiz... şunu da atın... bunu yakın... gözüm görmesin...' Etrafa iyice bakındım ama o makama uygun bir adam göremedim... Çıkışta nöbetçi askere sordum 'paşamın yerine seçilen adam' nerede diye?... İçeride, görmediniz mi dedi... Çok üzüldüm paşam… Hatta öğrendim ki seçildiği gün Ankara da hava puslanmış ve yağmur yağmış...

- Sakin ol çocuk ve anlat....

- Paşam sen nasıl bu kadar sakinsin hala...

- Sakin değilim çocuk yalnızca çok şaşkınım.... Sen bana bakma, anlat....

- Paşam geçen gün İsmet paşanın oğlu da ölmüş...

- Erdal mı?..

- Evet....

- Üzüldüm, doğum haberini aldığımızda ne çok sevinmiştik İsmet'le....

- Çok iyi bir fizikçi olmuş paşam.... Bilime hizmet etmiş

- Demek, demek ki emeklerimiz boşa gitmemiş....

- Bir ara siyasete girmiş ve herkesin saygı duyduğu ve sevdiği birisi olmuş...
Paşam anlatmaya devam edeyim mi?....

- Tabi ki çocuk...

- Bir adam var paşam sürekli Türk halkı ile alay ediyor,'kötü ve çirkin' sözler söylüyor... Devamlı yalan söylüyor... Ülkeyi yabancılara satıyor... Eleştiriye asla gelemiyor ve tehdit ile savuşturmaya çalışıyor... Dini sonuna kadar sömürdü ve Müslüman bile değil... Bütün önemli kurumları 'bilerek' yabancılara satıyor... Sen bir ağaç için koca bir köşkü yerinden kaldırmıştın, bu adam ormanları imara açmak için canını bile verecek nerede ise… Daha önceleri nutukta yazdıkların olmuş ve doğuda Terör almış başını gitmiş... Onbinlerce şehit ve gazi vermişiz ve bu adam o zihniyeti savunanları yüce meclise davet etmiş... Hatta 20 tanesi meclise bu adam sayesinde girmiş bile...

- Dur çocuk dur, sen beni bir kez daha mı öldüreceksin... Sen neler söylüyorsun... Bu anlattıkların TÜRKİYE CUMHURİYETİNDE Mİ oluyor?

- Evet paşam...

- Bir kere sakin ol bakalım, öncelikle birçok haltı karıştırdığı belli 'bu adam'ı tarif et bakalım...

- Uzun boylu... Kabadayı yürüyüşlü, garip bıyıklı, sürekli alaycı bir tavrı olan biri işte...

- Ne iş yapar bu adam...

- Paşam bu adam 2. adam...

- Böyle bir adamın 2. adam olduğu bir ülkedeki halkımı anlatsana bana biraz...

- Paşam bilim o kadar çok ilerlemiş ki 'televizyon-bilgisayar-internet-cep telefonu' gibi birçok garip ama iletişim için çok gerekli aletler sarmış her yeri....

- Ne güzel işte, demek ki bilime gereken önemi vermişiz...

- Yok, paşam hepsini yabancı devletler icat etmiş.... Ve bu aletler de insanlar koca bir ömrü geçirmeye başlamış… Türk halkı nerede ise HİÇ kitap okumaz olmuş... Gazete satılıyor gibi görülüyor ama her gün yüz binlerce gazete propaganda amaçlı olarak bedava dağıtılıyor... 'din istismarı yapanların' ve 'teröre sıcak bakanların' gazete, radyo ve televizyonları her yeri doldurmuş... İnsanlar paralarını şans oyunlarına ya da dini kullanan derneklere vermeye başlamış... Hatta sana bir tane gazete bile getirdim, bakmak istersen…

- Ver bakalım... Ne güzel bir sürü renk içinde olmuş gazeteler... Bizim zamanın gazetelerini bilir misin sen? Siyah beyazdı sadece... Bizim Yunusun(Yunus Nadi) gazetesi yayında mı hala?

- Evet, paşam Cumhuriyet gazetesi yayında ama çok az satılıyor maalesef...

- Dur bakalım şu gazeteyi bir okuyalım

(baş sayfadaki manşet haberi okur gazi) : 'son yapılan en geniş çaplı araştırmaya göre Türk Kadının %49 u düzenli olarak kocaları tarafından ŞİDDETE maruz kalmaktadır... Evli olanların %70 - %80 i EN AZ BİR kere eşleri tarafından şiddete maruz kalmıştır...'

Gazi Paşanın masmavi gözleri şimşek gibi olur ve gazeteyi bir hışımla yere atar...

- Ne oldu paşam?

- Daha ne olsun çocuk… Bu nasıl bir halk? Bunlara kimse öğretmedi mi biz Kurtuluş savaşında zafer kazanırken bize en büyük desteği verenin KADIN olduğunu... En büyük eziyetlere ve acılara maruz kalanların Türk KADINI olduğunu bilmez mi bu kâfirler?...

- Sakin ol paşam.....

- Nasıl sakin olurum çocuk... Bir ülkenin kadını bu duruma gelmiş ise ve bu kadınlar dünyada hiç bir kadının yapmadığını yaparak en büyük cesareti gösterip BİR MİLLETİ KURTARMAMA 'en büyük katkıyı' vermiş ise nasıl sakin olurum ben...

- Paşam, kadına ve ANAYA saygısı olmayan bu zihniyete milyonlar oy verdi ama...

- Bu zihniyete tepki veren yok mu hiç... Var paşam, hatta bir tanesi İsmet paşanın oğlunun ölümünde oldu ama bu olay bile görmezden gelindi... İsmet paşanın ailesi Cumhurbaşkanının taziyelerini kabul etmedi...

- Çocuk söyle bana o cumhurbaşkanı hala istifa etmedi mi?...

- Yok, paşam senin gibisi nerde... Hakkını yemeyelim bir tane gelmiş senin kadar olmasa da çok sevilen ve senin gibi ilkelerine bağlı halkına saygılı...

- Adı ne bu adamın?...

- Ahmet Necdet SEZER... Ama o adamı bile hedef göstermişler ve her gün kötülemişler... Paşam tepki dedin de aklıma geldi genel seçimden kısa bir süre önce SON KURTULUŞ SAVAŞI GAZİSİ ile ilgili bir olay olmuş...

- Anlat bakalım...

- O dönemde bu 2. adam almış sıkma başlı eşini yanına ve bir süre önce asker ile ilgili söylediği saygısız sözleri temizlemek için son gazinin elini öpmeye gitmiş…

- Dur çocuk dur, bu adamı kabul edip elini mi öptürmüş son gazi?

- Evet, paşam ama gazimiz o kadar yaşlı ki kimin geldiğinin farkında bile değil ki...

- Tamam, şimdi oldu.... Farkında olsa ASLA kabul etmezdi bu adamı... Keşke son gazi bu bilinci çocuklarına da verseydi ve o adamı eve bile sokmasalardı... Bu arada Ordumuz nasıl?

- Paşam ordumuz ÇOK güçlü ve senin ilkelerin ışığında CUMHURİYETİ savunan sağlam duruşunu ASLA kaybetmedi... Ama bu aralar bu 2. adamın emri ile basın kuruluşları ve satılık kalemler çok üstüne gidiyor ordunun... Ve Terör olaylarında bilerek gerekli önlemi almayan yöneticiler sayesinde Ordumuzun halkın önündeki itibarını sarsmaya çalışıyorlar...

- Çocuk, senin söylediklerini NUTUK un sonundaki gençliğe hitabede en açık şekilde yazmıştım ama inan bana bu kadar kısa sürede gerçek olacağına benim deham bile ihtimal vermemişti... BU NASIL BİR HAİNLİKTİR... BU NASIL BİR SAYGISIZLIKTIR… BU NASIL BİR VEFASIZLIKTIR... BU NASIL BİR KALLEŞLİKTİR VE BU NASIL BİR YOZLAŞMADIR... Çok üzüldüm çocuk...- Paşam seni üzmek istemem ama sana video kayıt cihazı denen bir alet ile bir iki dakikalık görüntülergetirdim... Bir nevi sinema yani... Göster çocuk…

(paşa görüntüleri izliyor)

- Ne güzel her yeri bayraklar ile donatmışlar... Bayram mı var?

- Hayır, paşam millet 'bir şeyler anlamak istemeyenlere' tepkisini böyle gösteriyor artık...

- Burası okul mu çocuk?

- Evet, paşam ama istersen burada keselim?...

- Niye?

- Buradan sonrası seni çok üzer paşam?

- Emrediyorum devam et çocuk tüm bu anlattıklarından sonra ne beni üzecek ki artık?

(paşa bir ilkokulun ilk günü çekilen görüntüyü izler... Bu görüntüde çocuklara öğretmeni MEB tarafından verilen kitapları dağıtır... Ve kitapları alan çocukların büyük bir çoğunluğu kitapların ilk sayfasındaki ATATÜRK resimlerini hızla yırtmaya başlar...)

- Paşam bu görüntüleri görmeni istemezdim ama bu gibi şeylerde yaşanmaya başlandı artık...

(Gazi Paşa durgunlaşır ve bir kaç dakika hiç bir şey söylemez…)

- Bana bunlardan sorumlu kişileri göstersene çocuk...

- Paşam şu anda saat 8:50 ve yavaş yavaş senin yanına yaklaşmaya başladılar... Ve tam 9:05 de saygı duruşunda bulunacak olan gurubun en önünde olan kişiler. Hepsi orada işte...

- Çocuk, saat 9:05 de elindeki video kayıt cihazı ile bu adamların hepsinin sıfatlarını bir güzel çek... Sonra benim askeri üniformamı ve postallarımı getir ve ikimize birer kahve yap bakalım...

- Emrin olur paşam, nereye gidiyoruz?

- Çocuk, bu gördüklerim ve anlattıkların doğru ise benim bu mezar içinde olmam hiç bir şey ifade etmemiş ve 10 Kasım 2007 saat 9: 06 itibariyle ben tekrar geliyorum ve bu sefer Başta TÜRK KADINI olmak üzere bütün LAİK TÜRKİYE CUMHURİYETİ vatandaşlarını SADECE VE SADECE 'BİZ' OLMAK İLE BAŞARILI OLACAKLARINI KAVRAYIP, HER TÜRLÜ PARTİ – KİŞİ - KURUMDAN BAĞIMSIZ olarak tekrar MÜCADELE ETMEYE ÇAĞIRMAK İÇİN YOLA ÇIKIYORUM... Kurtuluş savaşında ne parti vardı ne kişiler vardı... SADECE BİZ VARDIK...

- Yapma paşam sen vardın bir kere...

- Vardım ama 'KOCA BİR DENİZDE SADECE BİR SU DAMLASI' OLARAK.... BİZ birdik... MAKAM, MEVKİ merakımız yoktu… ve bu değerler yıllar yılı kaybedilmiş ve işte bu duruma gelinmiş...

- Paşam senin için ölmedi diyenlere gülenler olurdu bazen…

- Hah işte çocuk şimdi onlar ağlamaya başlayacaklar... Ne oldu bizim kahveler?

- Buyur paşam...

- Geç bakalım karşılıklı içelim ve GİDELİM...

(paşa kahvesini içer... Ve boş fincanları lahit'in yanına bırakır...10 Kasım 2007 saat 9:05 de gözünüz o iki boş kahve fincanını arasın...)

10 Kasım 2007 saat 9: 06....paşa, üniforması üzerinde ve masmavi gözleri ile kalabalığın arasından süzülerek giderken postalının sesi TÜM ÜLKEDE duyulmaya başlamıştı...

- Çocuk, bana çok yardımcı oldun ama KİMSİN SEN?

- Ben 'GELECEK NESİLLERİM' paşam...

- Ver elini çocuk GİDİYORUZ...

Hiç yorum yok: