Blogda Ara

25.08.2008

"AĞAR" IR MI YÜZÜNÜZ VATAN BÖLÜNÜNCE? - Oktay Yıldırım

Gazete köşelerinde ki bir dolu yazar, Mehmet Ağar 'ın sözleri ve ABD'nin değişen Irak politikası hakkında yazılar neşretmekte. Ben ise değişenin Ağar'mı, ABD mi yoksa biz mi olduğu konusunda karar verememekteyim.

ABD'nin Irak politikası sadece tarih cahillerine göre değişmiştir.

Ne yani, şimdi bana ABD'nin Irak'ı işgal ederken “Irak'ın toprak bütünlüğünü koruyacağız” demesine inandığınızı söylemeyeceksiniz değil mi? Hoş, ABD'nin Irak'a nükleer silah aramak için girdiğine inanan ve kendine aydın diyenlerden bu da beklenir ya neyse.

Yozlaşmaktan öyle bir hale geldik ki, en kutsal değerlerimize sövseler yüzümüze karşı, Nisan yağmuru yağıyor diyeceğiz. Pes artık pişkinliğin bu kadarı olmaz.

Neymiş söyleyenin yüzünü “Ağar”tan(?) cümle;

“Silahla dağda gezeceklerine gelip, burada siyaset yapsınlar, riski ben alırım.”

Allah Allah!

Cümlenin öznesi kim?

PKK'lı teröristler.

Ağar başbakan olunca Murat Karayılan'a İçişleri bakanlığı, Osman Öcalan'a da aileden sorumlu devlet bakanlığı mı verecek?

Eh Abdullah Öcalan ile de koalisyon ortağı olması gerekiyor bu durumda.

Yüzü ağaracak mı o vakit Sayın Ağar'ın.

ABD'nin Irak politikaları değişti mi bilmiyorum ama Mehmet Ağar ın dünya görüşü ve terörle mücadele anlayışı bir hayli değişmiş. Zira biz emniyet genel müdürlüğü yaptığı zamanları da biliriz. Dünya değişiyor canım, herkes değişebilir. Ağarmış, ağarmamış ne fark eder, yüz bu değişken olsun yeter, işine geldi mi bir tarafını çevirirsin gelmedi mi diğer tarafını.

Dün Batman'da Kürtçe konuş, bu gün teröristleri siyasete davet et, yarın ne diyeceksin? Adamlar; “biz başka bayrak istiyoruz” derlerse, “zararı yok riskini ben alıyorum” mu diyeceksin?

Bir başka konu da ABD'nin değişen Irak ve Ortadoğu politikası.

Bu ne yaman bir tespit böyle, etkilenmemek elde değil, tam biz de oturmuş; bir şeyler değişti ama ne? Diye birbirimize soruyorduk.

Nasıl bir değişiklik oldu peki ABD politikalarında;

• Senatosunun tozlu raflarından Lozan barış anlaşmasını çıkarıp imzalayarak, Türkiye Cumhuriyetini ve onun sınırlarını resmen kabul ettiğini tüm dünyaya ilan mı etti?

• Stratejik ortağımız olması hasebiyle Misak-ı Milli hudutlarımızı da bila kaydü şart, hali hazır sınırlarımıza ilhak için gerekli politik çalışmaları ve müzakereleri mi başlattı?

• Musul ve Kerkük petrollerinden hakkımız olan payı, gecikme faizleri ile birlikte ödemek için girişimlerde mi bulundu?

• Askerlerimizin kafalarına geçirdiği çuvallardan dolayı özür dileyip olayda kusuru bulunan personelini mi cezalandırdı?

• 20 Mart 1920 de Paris barış konferansında tüm dünyaya ilan ettiği King- Crane raporunun geçerliliğini yitirdiğini, bundan sonra izleyeceği politikanın; stratejik müttefiklerinin tam bağımsızlıklarının idamesi için onlara kayıtsız şartsız destek olmak olacağı gibi bir beyanat mı verdi?

• Çatal dillerini her çıkardıklarında hakaret ve tehditler savuran aşiret ağlarının ve teröristlerin haddini bildirmek için yapacağımız sınır ötesi operasyonlarda bizlere destek mi sağladı? Desteğe de gerek yok biz böyle bir operasyon mu yapabildik?

Daha sayfalar dolusu yazabilirim ama bu kadarı bile oldu mu?

Veya bunlardan her hangi biri oldu mu?

Hayır!

Kalkıpta “kimse yetmiş milyonluk Türkiye'ye Sevr, mevr dayatamaz diyecek kadar cahil değilseniz eğer en hafif haliyle milleti kandırmaya çalışıyorsunuz demektir, zira güneyinizde ki federatif veya tam bağımsız Kürt oluşumunun ne zaman başladığına ve nereleri kapsadığına bir bakmanız lazımdır.

Ey tarih cahili çokbilmişler, ne değişti o zaman.

Değişen bir şeyler var ama o ABD'nin Irak politikası değil, sizin kulaklarınız, gözleriniz ve aklınız arasındaki simetridir.

Çünkü sabık genelkurmay başkanının da salık verdiği gibi son derece asimetrik olan bu fikirlere ön yargısız ve bu kadar tepkisiz yaklaşabiliyor olmanızın başka yolu yoktur.

Asimetrik dediysek, ölçüsü terazisi kalmamış, hakaret ve tehdit boyutundaki fikirler bile artık bu sınıfta kabul edilmektedir. Bunları kabul etmek için de doğal olarak aklınızın asimetrisinin kaçmış olması gerekir.

En yakın örneğini 9 Ekim akşamı bir televizyon programında izledim.

E eski bir bakan olan Şerafettin Çelik, Diyarbakır bölge valisi havalarındaki Osman Baydemir, E. Tümg. Armağan Kuloğlu ve bazı gazeteciler Can Dündar'ın hazırlayıp sunduğu bir programda konuşuyorlardı.

Konu malum terör ve af meselesi. Kulaklarıma inanamadım diyeceğim ama kulaklarıma inansam iyi ederim zira bu sesleri daha sık duyacağız galiba.

Adamlar Cumhuriyetin temel ilkelerinin değiştirilebileceğini konuşuyorlar, bu ülkede bakanlık yapmış bir herif en azılı düşmanlarımızı bile kıskandıracak bir cüret ile değişimin gerekli olduğunu anlatıyordu.

Bunun sonunun federatif bir yapı ve nihayetinde bölünme olacağını söyleyen Armağan Kuloğlu'na ise; elbette olabilir diyebiliyordu. Sonra Baydemir denen herif o tuhaf edasıyla;

“ hayır, bölünme olmaz, ben İstanbul'dan, Ankara'dan vazgeçmem”

diyor.

"Sen bu ülkede bakan olmadın mı, hangi eşitsizlikten bahsediyorsun? "

Diye soruyor Kuloğlu paşa ve el cevap; "senin adın anayasa da anılmasa, kendi dilinde eğitim yapamasan, sen buna eşitlik der misin?”

Adam resmen demek istiyor ki; ben ayrı bir devlet olmak istiyorum. Bu ne kıymetli okuyucu? Bu, ifade özgürlüğü, bu demokrasi, bu eşitlik, insan hakkı dedikleri şey bu konuşma biçimi mi yoksa?

Atatürk'ün fikirlerinin ve ilkelerinin bile değişmesi gerektiğini,

“Bismark'ın Almanya'sı değişmedi mi?”

sözleriyle anlatan bu herife verilen tek cevap Kuloğlu Paşanın

“ o zaman kendi istediğiniz gibi bir ülke bulup orada yaşayın”

cevabı oldu. Başka herkes sustu ne yazık ki. Baydemir coşmuş, Şerafettin efendi coşmuş, yüzleri “ağar”mış, “ağar”ana değil “ağar”tana bakmak gerek.

Ve cumhuriyetin savcıları bu sözlerin, bir şehit babasının oğlunun cenazesindeki haykırışlarından daha hakaretamiz olduğunu düşünmüyorlarsa onların da yüzleri “ağar”sın.

Coşanlar, coştukça susanlar susmaya devam ediyor.

Kırmızıçizgi dediniz, sildiler. Sustunuz.

Askerlerinizin kafalarına çuval geçirildi, sustunuz.

Musul ve Kerkük'te binlerce insan ki 14 tanesi daha bu gün katledildi, sustunuz.

Her gün askerleriniz şehit olurken, susmadınız “askerlik yan gelip yatma yeri değil” dediniz.

Şehit babalarını, hapisle cezalandırdınız.

Kıbrıs gitti sustunuz, konuşanları da susturmaya kalktınız.

Hakaret edenlere aydın, sövenlere sanatçı dediniz.

Bağımsız Türk mahkemeleri Avrupalılar tarafından denetlendi, sustunuz.

Binlerce insanın katili bir teröristin sözcülüğü büyük millet meclisi çatısı altında yapıldı, sustunuz.

Konuşan bir tek genelkurmay başkanına, elin gâvuru çıkıp, kakofoni dedi, sustunuz.

Dağdan inin siyaset yapalım dediler, sustunuz.

Şimdi birileri çıkıp Cumhuriyetin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü, sınırlarını tartışıyor, susuyorsunuz.



Susun “Ağar”sın yüzünüz, vatan bölününceye kadar susun.

Yüzünüz “AĞAR”sın. Edirnekapı'da ve yurdumun tüm şehitliklerinde yatanlara inat.


“ VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN”

OKTAY YILDIRIM

11 EKİM 2006

Hiç yorum yok: