Blogda Ara

28.06.2008

18 MART_Oktay Yıldırım


18 MART
Evet, bu gün 18 Mart. Çanakkale şehitlerini anma günü ve bu gün birçok yazar Çanakkale muharebeleri ile ilgili bir şeyler yazıyor.

Ben Çanakkale ile ilgili bir şey yazmayacaktım, zaten iki saat kadar önce 19 Mart’a girdik. Ama gazeteleri okuyunca ve internette şöyle bir dolaşınca, utanmazlığı, liyakatsizliği ve riyakarlığı yeniden görünce yazmaya karar verdim.

Sadece bu gün yazılanlardan veya konuşulanlardan bahsetmiyorum, dün, bir önceki gün, geçen ay hatta geçen yıl.

Utanırım, Çanakkale’den dem vurup kahramanlık satırları yazmaya. Layık olamamaktan utanırım. O insanların adlarını ağzıma almaktan utanırım.

Benim ülkemin Tarih Kurumu başkanı, “Ermeni soykırımı diye bir şey yoktur” dediği için, Avrupalı dostlarınız( tarafından suçlu ilan edilip hakkında soruşturma başlatılacak.

Öte yanda bir belediye başkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi huzurunda binlerce masum insanı katletmiş, köyler yakıp yollar kesmiş, bir terör örgütü hakkında “ben onları terör örgütü olarak kabul etmiyorum” diyebilecek.

Okullarınızda, başvuru makamı olarak Avrupalı dostlarınız olmak üzere, teröristlerin başı için imza kampanyaları açılacak.

Sınırlarınız yabancı dostlarınıza kiraya verilecek.

Sokaklarınızda pervasızca, bölücü örgütlerin paçavraları, gözlerinize sokulurcasına, bayrak diye açılacak.

Kırmızı çizgileriniz, sopa yapılıp kafanızda kırılacak.

O da yetmez, askerlerinizin kafalarına, sizin ise akıllarınıza, ruhlarınıza ve yüreklerinize çuvallar geçirilecek.

Koca Kıbrıs, onca şehide ve akan kana rağmen, gözlerinizin önünde ve onayınızla satılacak.

Bir papaz çıkacak, senin ülkende, yasama, yürütme ve yargı erki senin ve meclisinin elinde olduğu halde kendi bağımsız mahkemesini kuracak, hüküm verecek.

Mebus seçtiğin adamlar, “Askerler Ankara’dan çıksın” diyecek. Askerlerin susacak ve sen de susacaksın, iki kelime yazmayacaksın.

“Artık şu Atatürk’ü ve Atatürkçülüğü bırakın” diyen Avrupalı dostlarını(, ağzından çıkanları herkese duyurmak için yazacak ve yayınlayacaksın.

Teröristlerin gelip “ben suçsuzum, bir şey yapmadım” beyanını esas kabul edip serbest bırakacaksın, ama Türk askerlerini ve komutanlarını saçma sapan gerekçelerle “çete” diye suçlayacaksın.

Şehit olmuş bir askerin arkasından çocuğunun döktüğü gözyaşlarını, arka sayfa köşelerinde verirken, yatak odasında bilmem kimle basılan aşüftenin, bilmem neresinin ebatlarını baş sayfanda vereceksin.

Ve bu millet bu basını takiple, on yıl önce kaç çeşit elma üretiyordu, şimdi kaç çeşit üretiyor olduğu, ülkenin neden buğday ithal eder duruma düştüğü veya artık domatesin neden kokusunun olmadığı gibi konuları merak dahi etmeyecek.

Montrö anlaşmasına rağmen, Karadeniz’e amerikan savaş gemilerinin girmesi için yapılan girişimlere direnmeyeceksin.

Aşiret ağaları sana meydan okuyacak sen sadece, gazetelerdeki malum haberleri okuyacak veya yazacaksın.

Sınırların alenen tartışılacak, “hasta adam” haritaları kendi üniversitelerinde tebliğ edilecek ve sen buna susacaksın.

Sonra utanmadan kalkacaksın, Çanakkale’den bahsedeceksin. Seyit onbaşının adını ağzına alırken yaşasa idi yüzüne tüküreceğini aklına bile getirmeden.

Atatürk’ten bahsederken, yaşasaydı eğer yüz elli’likler listesinin, yüz elli binlikler listesi olma ve kendinin de o listenin içinde olabileceği ihtimali ile minik kafanı yormadan.

Utanmadan, sıkılmadan, yüzün kızarmadan o şehitlerin sana canları pahasına verdiği egemenliğin nasıl peş keş çekildiğini bile bile, onların adını ağzına alacaksın.

Hala, Çanakkale geçilmedi diyebiliyor olmak nasıl büyük bir riyadır ben anlayamadım. Anlayan biri varsa ve eğer dili varırsa çıksın anlatsın da biz de öğrenelim.



“VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN”

19.03.2006
Oktay Yıldırım

Hiç yorum yok: