Blogda Ara

5.06.2008

İsimlerimizin Anlamı-B

- B -

BABA: (Tür.) Er. 1. Kendi dölünden çocuğu olan erkek. 2. Birinci dereceden erkek akraba. 3. Koruyucu, velinimet. 4. Saygı ifadesi olarak yaşlılara verilen unvan. 5. Ecdad, Ata. 6. Tekke büyüğü. 7. Zencilerde görülen saraya benzer bir hastalık. - Baba Oruç. Oruç Reis. Türk denizcisi Barbaros Hayrettin Paşa'nın lakabı.

BABÜR: (Tür.) Er. 1. Böbürlenme. 2. Hükümdar. - Babürşah. Zahirettin Muhammed (1483-1530). Hindistan'daki Türk-Hint İmparatorluğu'nu kuran kişi.

BADE: (Fars.) Ka. - Şarap, içki. İsim olarak kullanılmaz.

BADEM: (Fars.) Ka. 1. Gülgillerden ülkemizin her bölgesinde yetişen ağaç. 2. Bu ağacın yaş ve kuru yenen meyvesi.

BADİ: (Fars.) Er. 1. Rüzgara veya havaya ait. 2. Geçici. Badi Ahmed (1839-1908). Türk yazar ve şair.

BADİYE: (Ar.) Ka. - Çöl, kır.

BAĞATUR: (Tür.) Er. - Cesur yiğit.

BAĞDAGÜL: (Tür.) Ka. - Değeri ölçülemeyen gül.

BAĞDAŞ: (Tür.) Er. - Yakın arkadaş, dost.

BAĞDAT: (Ar.) Ka. - İrak'ın başken-ti olan tarihsel kent. Bağdat Hatun: (XIV. yy.) Emir Coban'ın güzelliğiyle ünlü kızı. İlhanlılar devletinin son hükümdarı Ebu Said Bahadır Han ile evlenmiştir. Bahadır Han'ın ölümünden sorumlu tutularak Arpa Han tarafından öldürüldü.

BAĞIŞ: (Tür.) 1. Bağışlanan şey, ihsan. 2. Sıçrayış, atlama. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BAĞIŞCAN: (Tür.) Er. - (bkz. Bağış).

BAĞIŞHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Bağış).

BAĞLAM: (Tür.) 1. Cinsleri ayrı ya da birbirlerine yakın olan şeylerin bir arada bağlanmışı, demet, deste. 2. Bir koşuttaki dörtlüklerin herbiri. 3. Herhangi bir olayda, olaylar durumlar ilişkiler örgüsü ya da bağlantısı. 4. Dilbilgisinde, önce veya sonra gelen kelimeyi etkileyen belirleyen birim ya da birimler bütünü. -Erkek veya kadın adı olarak kullanılır.

BAHA: (Ar.) Er. 1. Güzellik, zariflik. 2. Parıltı. 3. Alışma, dadanma. - Bahailik mezhebinin kurucusu.

BAHADDİN: (Ar.) Er. - Dinin güzelligi. Dinin değerlisi. - Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.

BAHADIR: (Fars.) Er. - Cesur, yiğit, bağatur. Timur soyundan Hindistan'da hükümdarlık yapmış Türk lider.

BAHADIRHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Bahadır).

BAHAEDDİN: (Ar.) Er. - (bkz. Bahaddin). Bahaeddin Ahmed Efendi (Bursa 1741-1794): Osmanlı dönemi tarihçilerinden. Müderrislik ve kadılık yaptı.

BAHAMRA: (Ar.) - Irak'ta bir yer. -

Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BAHAR: (Fars.) Ka. 1. Kışla yaz arasındaki mevsim. 22 Mart'la Haziran arası, ilkyaz. 2. Güzellik, güzel. 3. Sığır gözü, papatya, sığır papatyası, sarı papatya. 4. Put, çelipa, sanem. 5. Atılmış pamuk. 6. Ölçek. 7. Karanfil, tarçın, karabiber gibi kokulu şey.

BAHAULLAH: (Ar.)Er. - Allah katında değer ve kıymet sahibi.

BAHİR: (Ar.) Er. 1. Deniz, derya. 2. Yalancı, ahmak, alık. 3. Ekin sulayıcı, sulayan. 4. Belli, besbelli, açık, apaçık. 5. Işıklı, parlak, güzel. Bahir (Abdurrahman) İst. 1688-1746). Osmanlı dönemi kadılarından. Şair, bestekar.

BAHİRA: (Ar.) Ka. 1. Kulağı yarık dişi deve veya koyun. Hayvan yavru doğurduğunda veya 5 yavru dişi olduğu zaman hayvanın kulağı kesilerek belirtilirdi. - Kur'an-ı Kerim, bu adetleri kaldırmıştır.

BAHİRE: (Ar.) Ka. 1. Işıklı, parlak, güzel. 2. Dikenli ağaç. 3. Açık, apaçık. 4. Çok koşan cins deve. 5. Vapur.

BAHİSE: (Ar.) Ka. - Söz eden, bahseden.

BAHİT: (Ar.) Er. - Bahtı açık şanslı.

BAKİYE: (Ar.) Ka. - Şehvetli kadın. İsim olarak kullanılmaması uygundur.

BAHRA: (Ar.) Er. - Timur devletinin güney sınırını koruyan eski bir sınır kalesi.

BAHRİ: (Ar.) Er. 1. Denize ait denize mensup, denizle ilgili. 2. Denizci, levent. 3. Tüyünden kürk olan, patkada denilen, gagası kaşığa benzer bir çeşit deniz ördeği.

BAHRİYE: (Ar.) Ka. 1. Donanmaya ait (bkz. Bahri). 2. Libya çölünde vahalar grubu, Bahriye, Mısır'ın büyük vahalar grubunun en kuzeyinde olan aşırı verimli vahalardır. 3. Gönlü geniş, cömert vaha gibi verimli.

BAHTEVER: (Tür.) Er. - Şah Avrangzeb'in gözde kadınlarından biri.

BAHTI: (Ar.) Er. 1. Bahtla, kaderle ilgili. 2. Kimi Divan şairlerinin ortak mahlası.

BAHTINUR: (Ar.) Ka. - Talihli, şanslı, yazgısı parlak.

BAHTİSER: (a.f.i.) Ka. - Talihli, şanslı, iyi yazgılı. İşleri başından beri iyi giden.

BAHTİŞEN: (a.f.i.) Ka. - Talihi, kaderi, kısmeti şen. (bkz. İkbal).

BAHTİYAR: (a.f.i.). 1. Bahtlı, talihli. 2. Mesud, mutlu. Bahtiyar (Ebu Mansur) (942-978). Büveyhilerin hükümdarlarından biri.- Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BAKANAY: (Tür.). – Gökyüzünde duran ay, açık seçik. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BAKIR: (Fars.) Er. l. İnceleyen, tetkik edip açıklayan. 2. Arslan. 3. Hz. Hüseyin'in Zeyne'l-Abidin'den torununun adı.

BAKİ: (Ar.) Er. 1. Allah'ın isimlerindendir. Genellikle "abd" takısı alarak kullanılır, (bkz. Abdülbaki). Kalıcı, sürekli, devamlı. Varlığının sonu olmayan. Ölümsüz. 2. Artan, kalan, geriye kalan. 3. Korunmuş. Baki: - Ünlü Türk şairlerinden olup asıl adı Abdül-baki Mahmud'dur.

BAKİNAZ: (Fars.) Ka. - Sürekli nazlanan, çok nazlı.

BAKİYE: (Ar.) Ka. - Ağlayan kadın. Hüzünlü kadın.

BAKYAZI: (Tür.). - Sevilen bir olaydan sonra verilen ziyafet. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BALA: (Tür.) Er. 1. Çocuk yavru. 2. Yüksek, yüce, yukarı, (bkz. Ali). 3. Azat. 4. Yedek atı.

BALABAN: (Tür.) Er. 1. Çocuk bekçisi. 2. Gürbüz canlı, cüsseli, insan veya hayvan. Balaban: Gıyasu'd-Din Uluğ Hanın IV. yy. başlarında Aybek tarafından İltutmuş'dan sonraki en büyük hükümdar.

BALAHATUN: (Tür.) Ka. - Üstün, asil kanlı. Değerli soy mensubu. Balahatun: Şeyh Edebali'nin kızı ve Osman beyin karısı.

BALAMAN: (Tür.) Er. - (bkz. Balaban).

BALAMİR: (Tür.) Er. - Eski bir Türk kağanı. (IV. yy.) Alanları ve Ostrogotları yenerek batıya sürdü.

BALATEKİN: (Tür.) Er. - (bkz. Balaban).

BALCAN: (Tür.) Er. - (bkz. Baldan).

BALDAN: (Tür.) Ka. - Bal gibi tatlı, şirin, hoş.

BALDEMİR: (Tür.) Er. - Güçlü, kuvvetli, şirin.

BALER: (Tür.) Er. - Tatlı dilli, cana yakın kimse.

BALGIN: (Tür.) Ka. 1. Bal'a doymuş. 2. Çok tatlı, bal gibi.

BALHAN: (Tür.) Ka. - Hazar denizi sahilinde Anuderyanın eski yatağının denize vardığı yerde bir dağ silsilesi.

BALIM: (Tür.). 1. Kardeş. 2. Çok sevgili, samimi arkadaş. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BALIN: (Tür.) Ka. - (bkz. Balım).

BALİ: (Ar.) Er. - Eski, koca, köhne.

BALİBEY: (a.t.i.) Er. - Osmanlı beylerinden. Bosna beyi olarak Kanuni'nin Belgrad Seferine katıldı. Mohaç savaşında (1526) düşmanı iki yandan çevirerek zaferin kazanılmasında büyük payı oldu.

BALİSOY: (a.t.i.) Er. - Eski, köklü soydan gelen.

BALK: (Tür.) Er. - Şimşek.

BALKAN: (Tür.) Er. 1. Sarp ve ormanlık sıradağları. 2. Avrupa'nın güneydoğu bölgesine verilen isim. Bulgaristan, Yunanistan, Yugoslavya, Arnavutluk ve Romanya'yı içerir.

BALKAR: (Tür.) Er. 1. Kuzey Kafkasya'da yaşayan bir Türk boyu. Kıpçaklann bir kolu. 2. Bu boya mensup kişi.

BALKI: (Tür). 1. Parıltı, ışık. 2. Güzel parlak, süslü. 3. Şimşek. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BALKIR: (Tür.) Er. - Parıltı, ışık, şimşek. Balkır Rıza: (Öl. 1945). Türk Karagöz oyunu ustası.

BALKIZ: (Tür.) Ka. - Şirin, tatlı, hoş. Belkıs adının örfte söylenişi.

BALKOÇ: (Tür.) Er. - (bkz. Balkı).

BALSAN: (Tür.) Er. - (bkz. Balım).

BANGU: (Tür.) Er. 1. Haykırış, bağırış. 2. Gökgürültüsü, yankı.

BANU: (Fars.) Ka. 1. Kadın hatun, hanım. 2. Kraliçe, prenses. 3. Gelin. 4. Şarap ve gül suyu gibi şeylerin şişesi. 5. Yusuf ve Zeliha öyküsünün kadın kahramanı. - Banu Hanım (Cevheriye Banu). Türk halk şairi. (1864-1914 Çankırı). Kadiri tarikatı bağlılarından.

BANUGÜL: (Fars.) Ka. - (bkz. Banu).

BANUHAN: (Fars.) Ka. - (bkz. Banu).

BARAK: (Tür.) Er. - Oğuzların Bayat boyuna mensup bir oymak. Gaziantep, Kilis ve Nizip çevresinde yaşarlar. - Barak Han: Çağatay hükümdarı (1266-1271).

BARAN: (Fars.) Ka. 1. Yağmur. Mevsim-i Baran, yağmur mevsimi.

BARANSEL: (f.t.i.) Er. - (bkz. Baran).

BARAY: (Tür.) Er. - Ezeli, öncesi olmayan, öncesiz.

BARBAROS: (İtal.) Er. Kırmızı sakal. Baba-Oruç. Türk denizci kaptan-ı derya. Oruç Gazi'nin İtalyanlarca meşhur olan ismi. Kanuni döneminde yaşayan ünlü denizci. Barbaros Hayrettin olarak bilinmekte.

BARÇIN: (Tür.) Ka. - Bir tür ipekli kumaş.

BARIK: (Tür.) Er. 1. Sivri tepeler arasındaki uçurum, yüksek kayalıklardaki çatlaklıklar. 2. Yeşillik, çayırlık yer.

BARIKHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Barık).

BARIM: (Tür.) Er. - Varlık, servet, zenginlik.

BARIN: (Tür.) Er. 1. Bütün, hep. 2. Güç kuvvet. 3. Göğüs. 4. Moğol devrinde Orta Asya'da büyük beyliklerden biri.

BARIŞ: (Tür.) Er. 1. Savaşsızlık durumu. 2. Savaştan sonra silah bırakma, uzlaşma sulh. 3. Dirlik, düzenlik.

BARIŞCAN: (Tür.) Er. - (bkz. Barış).

BARİK: (Ar.) Er. 1. Parıldayan. 2. Nazik, dakik, ince. Fikr-i Barik İnce düşünce.

BARİKA: (Ar.) Ka. - Şimşek, yıldırım parıltısı.

BARKAN: (Tür.). 1. Çöllerde rüzgarın esme yönüne dikey doğrultuda oluşan ay biçimindeki küçük kumsal külle. 2. Hareketli kumul. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BARKIN: (Tür.) Er. - Yolculuk eden, yolcu gezgin.

BARLAS: (Tür.) Er. - Kahraman, savaşçı.

BARS: (Tür.) Er. l. Kaplana benzeyen yırtıcı hayvan. 2. Arı oğulu. -İsim olarak kullanılmaz. Barsbay: (el-Melikü'1-Eşref (Öl. 1438). Mısır Memluklan sultanı. Çerkez hanedanındandır.

BARTU: (Tür.) Er. - En eski Türk kağanlarından biri.

BAŞAK: (Tür.) Er. - Sağlam, dayanıklı.

BASİR: (Ar.) Er. 1. Göz. 2. Görme. 3. Allah'ın sıfatlarından, herşeyi gören ("Abd" takısı almadan kullanılmaz).

BASİRET: (Ar.) Ka. 1. Göz açıklığı, inceden inceye etraflı derin görüş. 2. Ön görüş, seziş.

BASRİ: (Ar.) Er. - Basralı, Basra şehrinde oturan. Hasan'ı Basri'ye izafeten kullanılmıştır.

BASRİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Basri).

BAŞAK: (Tür.) Ka. 1. Tahıl tanelerini taşıyan kısım, sünbüle: Buğday başağı. 2. Hasattan artakalan şey. 3. Okun uç kısmındaki sivri demir.

BAŞAR: (Tür.) Er. - Başarılı ol, işi sonuçlandır.

BAŞARMAN: (Tür.) Er. - Yaptığı işi başarıyla sonuçlandıran.

BAŞAY: (Tür.). - Birinci, ilkay. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BAŞBUĞ: (Tür.) Er. - Başkumandan, hükümdar. - Eski Türklerde orduya kumanda eden hükümdar veya komutanlar..

BAŞEĞMEZ: (Tür.) Er. - Buyruk altına girmeyen, kişilikli.

BAŞER: (Tür.) Er. - (bkz. Başar).

BAŞİR: (Ar.) Er. 1. Müjdeci. 2. Güler yüzlü, mesut, mutlu. (bkz. Beşir).

BAŞKAYA: (Tür.) Er. – Kayaların başı, güçlü, kuvvetli.

BAŞKAYNAK: (Tür.) Er. - İlk kaynak. Ana kaynak.

BAŞKUR: (Tür.) Er. - Türk çadırlarının çevresindeki kanatlan örten bölümlerin üst tarafına bağlanan ve 18 cm eni olan kuşak.

BAŞKURT: (Tür.) Er. - Ural dağlan bölgesinde yaşayan ve Türklerin Kıpçak kolundan olan bir boy. Asıl ismi Başkırt'tır. Ural dağlannın güneyinde yerleşiktirler

BAŞKUT: (Tür.) Er. - Kutlu, talihli kimse.

BAŞOK: (Tür.) Er. - Önde olan yiğit.

BAŞOL: (Tür.) Er. - Başta ol, önder ol.

BAŞÖZ: (Tür.) Er. - Önemli soydan gelen.

BAŞSOY: (Tür.) Er. - (bkz. Başöz).

BAŞTUGAY: (Tür.) Er. - (bkz. Başok).

BAŞTUĞ: (Tür.) Er. - (bkz. Başman).

BATIBOY: (Tür.) Er. - Türklerin göç sonucu batıya yerleşen oymakları.

BATIGÜL: (Tür.) Ka. - Batı'da açan yetişen gül.

BATIHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Batı).

BATI: (Tür.) - Güneşin battığı yön ve bu yöndeki ülkeler. Erkek ve kadın adı, birleşik isim yapılarak kullanılır.

BATIR: (Tür.) Er. - Yiğit, kahraman, bahadır.

BATIRAY: (Tür.) Er. - (bkz. Batır).

BATIRHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Batır).

BATTAL: (Ar.) Er. 1. Cesur, kahraman. 2. Pek büyük. 3. İşe yaramaz, hantal. 4. İşsiz. Battal Gazi: Emevilerin VII. yy. Bizans'a düzenledikleri sefer ve savaşlarda ün salmış komutanı.

BATU: (Tür.) Er. - Üstün gelen, gücü yeten, galip.

BATUĞ: (Tür.) Er. - (bkz. Batu).

BATUHAN: (Tür.) Er. - Altınordu devletinin kurucusu (1204-1255). Cengiz Han'ın torunu.

BATUR: (Tür.) Er. - Kahraman, yiğit, cesur, bahadır.

BATURALP: (Tür.) Er. - Yiğitler yiğidi.

BATURAY: (Tür.) Er. - (bkz. Batur).

BATURHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Batur).

BAVER: (Fars.) Er. - Tasdik, inanma. Sağlam, pek doğru.

BAYAR: (Tür.) Er. 1. Ulu, yüce saygın, soylu. 2. Ekilmemiş toprak.

BAYAZID: (Ar.) Er. - (bkz, Bayezid).

BAYBARS: (Tür.) Er. - Bahri Memlüklerin sultanı olup Kıpçak ülkesinde doğmuştur. Baybars (el-Melikü'l-Zahir Rüknettin). (1223 Şam - 1277). Eyyubi hanedanını ortadan kaldırıp Abbasi halifeliğinin yeniden kurulmasını sağladı.

BAYBAŞ: (Tür.) Er. - Zengin, ileri gelen, saygın.

BAYBEK: (Tür.) Er. - (bkz, Baybaş).

BAYBORA: (Tür.) Er. - Fırtına.

BAYCAN: (Tür.) Er. - (bkz. Baybaş).

BAYÇA: (Tür.). - Zengin, varlıklı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BAYDAK: (Tür.) Er. - Bayrak.

BAYDAN: (Tür.) Er. - Şımarık, gururlu, kendini beğenmiş.

BAYDAR: (Tür.) Er. - Kırım yarımadasında Sivastopol şehrinin güneyinde tartada bir Türk köyü. Güzellik ve bereketiyle ünlüdür.

BAYDIR: (Tür.) Er. - Güçlü, kuvvetli.

BAYDU: (Tür.) Er. - İlhanlı devleti hükümdarı Hulagunun torunu. 11 ay İlhanlı devleti hükümdarı oldu.

BAYDUR: (Tür.) Er. - Güçlü, kuvvetli, cesur.

BAYDURALP: (Tür.) Er. - (bkz. Baydur).

BAYER: (Tür.) Er. - Zengin, varlıklı kimse.

BAYEZİT: (Ar.) Er. - Çeşitli zamanlarda yaşamış Osmanlı şehzadelerinin genel adı. Bayezit l. (Bursa 1360-Alaşehir 1403). Yıldırım, Osmanlı padişahı. I. Murat'ın Gülçiçck Hatun'dan olma oğlu.

BAYGÜÇ: (Tür.) Er. - Zengin ve güçlü kimse.

BAYKAN: (Tür.) Er. - (bkz, Baygüç).

BAYINDIR: (Tür.) Er. - İmar edilmiş, mamur.

BAYKAL: (Tür.) Er. - Yaban kısrağı Orta Asya Türk ülkelerinde yaşar.

BAYKAM: (Tür.) Er. - Hekim, doktor.

BAYKAN: (Tür.) Er. - Bay soyundan, zengin. Baykan (XIV. yy. Kars). Türk halk şairi. Timur'un 1386'da Kars'ı Karakoyunlular'dan alması üzerine ünlü bir destan yazdı. Anadolu-Azerbaycan sahasının en eski aşığıdır.

BAYKARA: (Ar.) Er. 1. Helak olma, mahvolma. 2. Böbürlene böbürlene, salınarak yürüme. 3. Malı çok olma. Baykara: Timuroğullan şehzadesi. Timur'un torunu Şeyh Ömer'in oğludur.

BAYKOCA: (Tür.) Er. - Varlıklı, saygın.

BAYKURT: - (bkz. Baykoca).

BAYKUT: (Tür.) Er. - Kutlu talihli.

BAYKUTAY: - (bkz. Baykut).

BAYLAN: (s.) Ka. 1. Nazlı, şımarık. 2.Bayla büyüdü bir dediği iki edilmedi.

BAYMAN: (Tür.) Er. - Varlıklı, saygın.

BAYRAM: (Tür.) Er. 1. Neşe ve sevinç günü. Dini bakımdan hususi değeri olan ve milletçe kutlamalar yapılan gün veya günler.

BAYRI: (Tür.) Er. - Çok eski zamanlarda var olmuş, eskiden beri var olan.

BAYRU: (Tür.) Er. - (bkz. Bayrı).

BAYRUALP: (Tür.) Er. - (bkz. Bayru).

BAYRUHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Bayru).

BAYSAL: (Tür.) Er. - Soylu, ünlü kişi.

BAYSAN: (Tür.) Er. - Zengin, tanınmış.

BAYSU: (Tür.) Er. - (bkz. Baysan).

BAYSUNGUR: (Tür.) Er. - Akkoyunlu hükümdarlarından. Gıyase'd-Din Baysungur. Timur'un torunu ve Şahruh Mirzanın oğlu. Büyük bir hattattır ve resim ve sanatın koruyucusu olarak tanınmıştır.

BAYTAL: (Tür.) Er. 1. Kısrak. 2. Bayır, yokuş.

BAYTEKİN: (Tür.) Er. - (bkz. Baytal).

BAYTUGAY: (Tür.) Er. - (bkz. Tugay)-

BAYTÜZE: (Tür.) Er. - (bkz. Tüze).

BAYTÜZÜN: (Tür.) Er. - (bkz. Tüzün).

BAYÜLKEN: (Tür.) Er. - (bkz. Ülgen).

BEDAHŞAN: (Fars.). - Amu-derya'nın kaynağı olan Perc'in yukarı mecrasının sol sahilindeki dağlık memleket. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BEDAHŞİ: (Fars.) Ka. - (bkz. Bedahşan).

BEDAYİ: (Ar.) Er. - Eşi benzeri olmayan güzel, mükemmel, yeni şeyler.

BEDEL: (Ar.). 1. Değer, kıymet. 2. Bir şeyin yerine verilen, yerini tutan şey, karşılık. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BEDİ: (Ar.) Er. 1. Bir şeyi örneği olmadığı halde meydana getiren. 2. Yoktan vareden. Allah'ın 99 isminden birisidir. 3. Söz estetiği, halin muktezasına uyan delilleri açık şekilde belirtme ve sözü güzelleştirme yollarına ait bilgiler toplamı. 4. Güzel, güzellik. Bedi b. Mansur. Hanefi fıkıh alimi (Sivas-1223). El-Bahru'1-Muhit adlı bir fıkıh eseri vardır.

BEDİA: (Ar.) Ka. 1. Yüksek estetik değerde, sanat eseri. 2. Beğenilen ve takdir edilen şey. Eşi az bulunur güzellikte. 3. Ülkü, ideal.

BEDİD: (Fars.) Er. - Meşhur, görünür, açık meydanda. (Hüveyda).

BEDİH: (Ar.) Er. - Şan ve şerefi büyük olan.

BEDİHE: (Ar.) Ka. 1. Düşünmeden, birden bire söylenen güzel söz. 2. Başlangıç.

BEDİHİ: (Ar.) Er. - Besbelli, açık-apaçık.

BEDİNUR: (Ar.) Ka. - (bkz. Bedi).

BEDİR: (Ar.) Er. - Dolunay, ondört gecelik ay.

BEDİRAN: (Fars.) Ka. 1. İşleri kötü idare eden. 2. Çapkın kadın.

BEDİRHAN: (Fars) Er. - İleri görüşlü, aydın lider.

BEDİÜZZAMAN: (Ar.) Er. 1. Zamanın harikası. 2. Asrın mükemmel insanı. - Daha çok lakab olarak kullanılır. - Bediüzzaman Said Nursi: Son devrin meşhur müslüman alimlerindendir. Hayatının önemli bir kısmı İslami düşüncelerinden ötürü hapislere girip çıkmakla geçti. Risale-i Nur Külliyatı'nı telif etmiştir.

BEDRAN: (Fars.) Ka. 1. Sert başlı at.2. Daima. 3. Hoş latif, yakışıklı.

BEDREDDİN: (Ar.) Er. 1. Din'in nuru, ışığı. 2. Dinin aydınlığı, dinde bilgelik. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.

BEDREKE: (Fars.) Ka. - Yol gösteren, kılavuz.

BEDRİ: (Ar.) Er. 1. İçi altın dolu kese. Bedr-i Dilşan b. Mehmed b. Oruç b. Gazi b. Şeban: (XV. yy. il yarısı) Türk şairlerinden. Murat II. adına yazdığı Murat namesi ünlüdür. 2. Ayla ilgili, ayın ondördü gibi güzel.

BEDRİYE: (Ar.) Ka. 1. Ay gibi. Ay kadar güzel. Ay'a ait. 2. Sühreverdiyye tarikatının altı şubesinden biri.

BEDRULCEMAL: (Ar.) Er. 1. Ay yüzlü. 2. Fatımi devleti vezir ve serdarlarındandır. 2 defa Şam valisi olmuştur. (1013-1094).

BEDRUNNİSA: (Ar.) Ka. - Dolunay yüzlü kadın.

BEDÜK: (Tür.) Er. - Büyük, yüce, gösterişli, önemli.

BEGÜM: (Fars.) Ka. - Kadın hükümdar, prenses. Doğu Türk hükümdarlarının harem ve kızlarına isim olarak verilirdi.

BEHÇET: (Ar.) Er. 1. Sevinç. 2. Güzellik, güleryüzlülük. 3. Şirinlik. Bu kelime Kur'an-ı Kerim'in Neml suresi 60. ayetinde geçmektedir.

BEHİCE: (Ar.) Ka. - Şen, güzel, güleryüzlü kadın. (bkz. Behiç).

BEHİÇ: (Ar.) Er. - Şen, güzel, güler-yüzlü adam. Kur'an-ı Kerim'de adı geçen kelimelerdendir. - (bkz. Hac, ayet 5).

BEHİRE: (Ar.) Ka. 1. Güzel kadın. Soyu-sopu temiz kadın. 2. Şişmanlıktan dolayı nefes darlığı olan.

BEHİŞT: (Fars.) Er. 1. Cennet. 2. Uçmak.

BEHİYE: (Ar.) Ka. - Beha'dan güzel.

BEHLÜL: (Ar.) Er. 1. Çok gülen, çok gülücü. 2. Hayır sahibi, çok iyi adam. 3. Bir İslam sofisi, Behlül-i Dana. Harun er-Reşid'in kardeşinin adı olup, delice hareketleriyle meşhur olmuştur.

BEHMAN: (Fars.) Er. 1. Filan filanca. 2. Fars takviminde 11. ay'a ve her ayın 2. gününe delalet eder.

BEHMAR: (Fars.) Er. - Çok ziyade, fazla. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BEHMENYAR: (Fars.) Er. - İbn Sina mektebine mensup ve Arapça telifleri olan filozof. (X-XI. yy.). İbn Sina'nın kitaplarını şerhetmişir.

BEHNAN: (Ar.) Er. - Güleç, güler-yüzlü, iyi huylu ve daima gülen adam.

BEHNANE: (Ar.) Ka. - Güleryüzlü, iyi huylu ve daima gülen kadın.

BEHRA: (Fars.) Ka. l. Onun için ondan dolayı. 2. Bir Arap kabilesi olup Hunus ovasında yerleşmişlerdir.

BEHRAM: (Fars.) Er. 1. Merih yıldızı. 2. Her ayın 20. gönü. 3. Acem pehlivanlarından birinin adı. 4. İran hükümdarlarından birkaçının adı ki en meşhuru yaban eşeği avına pek düşkün olan "Behram Gûr"dür.

BEHRAMŞAH: (Fars.) Er. 1. (bkz. Behram). 2. Gazne sultanı. 3. Kirman Selçukluları hükümdarı.. 4. Eyyubilerin büyük şairi.

BEHREM: (Ar.) Ka. - Asfur çiçeği kırmızı gül.

BEHZAD: (Ar.) Er. - Ressam, minyatürcü. - Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.

BEKATA: (Tür.) Er. - İleri gelen, saygın. Soylu, isim yapmış sülaleden.

BEKBARS: (Tür.) Er. - (bkz. Bekata).

BEKDEMİR: (Tür.) Er. - (bkz. Bekata).

BEKDİL: (Tür.) Er. 1. Doğru sözlü, mert. 2. Gönlü zengin. Baygönüllü.

BEKİL: (Ar.) Er. - Yakışıklı, süslü delikanlı, genç.

BEKİR: (Ar.) Er. 1. Sabahları erken kalkmayı alışkanlık edinen kimse, bakir. 2. Yeni doğmuş. 3. Öncesi, İsmaili zümresine ait büyük bir Arap kabilesi.

BEKRİYE: (Ar.) Er. 1. Her şeyin evveli, ilk çocuk. 2. Genç ve taze kız. 3. Dişi deve yavrusu.

BEKSAN: (Tür.) Er. 1. Tanınmış, ünlü, saygın. 2. Bey ünvanı taşıyan.

BEKTAŞ: (Fars.) Er. 1. Akran. 2. Eş, müsavi. - Bektaşi: Hacı Bektaş Veli tarikatına mensubolan kişi, Horasan'da gelip Anadolu'ya yerleşen Hacı Bektaş Veli tarafından kurulduğu ileri sürülen tarikata mensup ilk zamanlan bilinmeyen bu tarikat, sonradan batıni bir hüviyet kazanmıştır.

BEKTÖRE: (Tür.) Er. - Güçlü, değişmez töreleri olan, törelerine bağlı.

BEL'AM: (Ar.) Er. 1. Terbiyesiz, aç gözlü, pisboğaz, obur. 2. Hz. Musa hakkında İsrailoğullarını kandırarak yalan söyleyip dünya menfaatından ötürü gerçeğe sırtını dönen, bilge olmasına rağmen küfrü tercih edip Hz. Musa'ya beddua etmesiyle tanınmış olan "Bel'am b. Baura" adında İsrail kabilesinden bir zatın adı. İsim olarak konulmaz.

BELAZURİ: (Ar.) Er. - II. yy. Arap tarihçilerinin en büyüklerinden. (Ahmet b. Yahya) Belazur usaresi içmiş ve şuurunu kaybederek öldüğü için kendisine bu ad verilmiştir.

BELEK: (Tür.) Er. 1. Hediye, armağan. 2. Selçukluların Dersim, Gere, Harput ve Halep emiri.

BELEN: (Tür.) 1. Dağ beli, dağın aşılacak yeri, dağlık yer. 2. Akdeniz bölgesinde İskenderun'da Suriye'nin Kuzeye ulaşan büyük yolun Amanos dağlarım aştığı geçit üzerinde bulunan kasaba. - Erkek ve kadın adı ola-rak kullanılır.

BELGE: (Tür.) Er. - Bir gerçeğe tanıklık eden şey.

BELGİN: (Tür.) Ka. 1. Alamet, nişan, marka. 2. Tam ve kesin olarak belirlenmiş, sarih.

BELHİ: (Ur.). - Belh şehrine mensup (Afganistan). - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BELİĞ: (Ar.) Er. 1. Fasih ve düzgün konuşan. 2. Açık, yeterli, tam.

BELİK: (Tür.) Ka. - Saç örgüsü.

BELİN: (Tür.) Ka. - Gözlerini açıp baka kalmış şaşkın.

BELKIS: (Ar.) Ka. - Müslümanların seba melikesine verdikleri isim. - Güneşe tapan bir kavmin kraliçesi iken Hz. Süleyman'a biat ederek kendisiyle evlenmiş ve müslüman olmuştur. Kur'an'da ismi lafzen geçmemiştir. Fakat Hz. Süleymanla arasında geçen olaylar Neml suresinde anlatılır. Kur'an'da bahsedilen kadının o olduğu rivayet edilir.

BENDE: (Fars). 1. Bağlanmış kimse, tutsak. 2. Kul, köle. 3. Yürekten bağlı. 4. Büyük aşkla seven. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BENDER: (Fars.) Er. - Deniz veya büyük nehir üzerindeki liman. Ticaret limanı.

BENGİ: (Tür.) Er. - Sonu olmayan, hep kalacak olan, sonsuz, ebedi.

BENGİALP: (Tür.) Er. - (bkz. Bengi).

BENGİSAN: (Tür.) Er. - (Bengi).

BENGİSOY: (Tür.) Er. - (bkz. Bengi).

BENGİSU: (Tür.) Ka. - Ebedilik, ölümsüzlük veren su, Ab-ı hayat.

BENGÜ: (Tür.) Ka. - Ebedi, sonu olmayan.

BENNA: (Ar.) Ka. - Yapı yapan, mimar, kalfa, dülger.

BERA: (Ar.) Er. - 1. Fazilet. 2. Seçkin olma vasfı. 3. Olgunluk. el-Bera' b. Azib: Ashabdandır. (Küfe-691). Bedir gazası dışında bütün savaşlara katıldı. Rey ve Kazvin'i fethetti. Kufe'de vefat etti.

BERAT: (Ar.). 1. Resmi belge, imtiyaz belgesi. 2. Osmanlıda bir kimseye verilen nişan, rütbe veya toprak imtiyazını gösterir belge. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BERCA: (Fars.). - Yerinde tam doğru ve münasip. - Kadın ve erkek adı olarak kullanılabilir.

BERCESTE: (Fars.) Ka. 1. Seçilmiş, beğenilmiş. 2. Güzel, hoş, latif.

BERCİS: (Ar.) Ka. 1."Müşteri" denilen yıldız, Jüpiter gezegeni. 2. Sütü çok olan deve.

BERÇİN: (Fars.) Ka. - Toplayıcı.

BEREKET: (Ar.) Ka. 1. Bolluk. 2. Meymenet, saadet, mutluluk, Allah vergisi.

BEREN: (Tür.) Er. - Güçlü, kuvvetli, akıllı.

BERFİN: (Fars.) Ka. 1. Kardan yapılmış. 2. Tertemiz, kar gibi beyaz.

BERGİN: (Tür.) Er. - (bkz. Berkin).

BERGÜZAR: (Fars.) Ka. - Hediye, hatıra, andaç.

BERGÜZİN: (Fars.) Ka. - Seçkin, beğenilmiş makbul.

BERHUZ: (Fars.) Er. - Dağarcık, torba.

BERİ: (Ar.) Er. 1. Salim, kurtulmuş. 2. Temiz, Arınmış.

BERİA: (Ar.) Ka. - Olgunluk ve güzelliğiyle akranlarından üstün olan sevgili.

BERİD: (Ar.) Er. 1. Haberci. 2. Eskiden müslüman devletlerde posta ve haber alma örgütünün adı.

BERİN: (Fars.) Er. 1. En yüksek, çok yüce. 2. Soylu.

BERİRE: (Ar.) Ka. - İnam ve ihsan sahibi. Saliha ve vazifesini yapan hanım.

BERK: (Tür.) Er. 1. Sağlam, kuvvetli. 2. Katı, sert. Şiddetli. 3. Hızlı. 4. Orman. 3. Arı, şimşek, yaprak.

BERKA: (Ar.). - Kuzey Afrika'da eski bir şehir. - Kadın ve erkek adı olarak kullanılır.

BERKAN: (Ar.) Er. 1. Şakıma, parıldama. 2. Kıvırcık tüylü kuzu postu kürkü.

BERKANT: (Tür.) Er. - Güçlü, bozulmaz, yemin.

BERKAY: (Tür.) Er. - (bkz. Berk).

BERKE: (Tür.) Er. 1. Kama. 2. Altınordu hükümdarı. Cengiz Han'ın torunu ve Cuci'nin 3. oğludur.

BERKEL: (Tür.) Er. - güçlü el.

BERKER: (Tür.) Er. - Güçlü, sağlam kişilikli.

BERKİ: (Tür.) Er. - Şimşek gibi parlak.

BERKİN: (Tür.) Er. - Sağlam güçlü kuvvetli.

BERKKAN: (Tür.) Er. - Güçlü soydan gelen.

BERKMAN: (Tür.) Er. - Güçlü, sağlam, kişilikli.

BERKSAN: (Tür.) Er. - Güçlü tanınan kimse.

BERKSOY: (Tür.) Er. - (bkz. Berksan).

BERKSU: (Tür.) Er. - Soğuk ve keskin su.

BERKÜN: (Tür.) Er. - Sağlam, güçlü tanınmış.

BERK YARUK: (Tür.) Er. - Selçuklu Sultanı. (Öl. 1104). Melikşah'ın oğlu.

BERMAL: (Fars.) Ka. - Dağ tepesi, doruk. - (bkz. Şahika, zirve).

BERNA: (Fars.) - Genç delikanlı, yiğit. - Kadın ve erkek için kullanılır.

BERRA: (Ar.). - Doğru sözlü, hayır işleyen kimse. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BERRAK: (Ar.) Ka. 1. Duru, saf, bulanık olmayan, nurlu. 2. Şimşek, parıltı. 3. Kulağa hoş gelen ses.

BERRAKA: (Ar.) Ka. - Aydınlık görünüşlü güzel kadın.

BERRAN: (Fars.) Ka. - Kesen, kesici, keskin.

BERRİN: (Fars.) Ka. - Yüksek yüce.

BERŞAN: (Fars.) Ka. - Ümmet. Bir peygamberin din ve kitabını kabul ve tasdik eden kimse.

BERŞE: (Tür.) Ka. - Hep, bütün, çok.

BERTER: (Fars.) Er. - Üstün, yüksek nitelikli, değerli.

BERZALİ: (Ar.) Er. - Ebu'l-Kasım b. Muhammed. - Arap tarihçilerinden-dir.

BERZEN: (Fars.). - Yöre, mahalle, yol. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BESALET: (Ar.). - Korkusuzluk, yüreklilik. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BESAMET: (Ar.) Ka. - Güleryüzlülük, şenlik.

BESİM: (Ar.) Er. - Güleryüzlü, güleç adam.

BESİME: (Ar.) Ka. - (bkz. Besim).

BESTE: (Fars.) Ka. 1. Kapalı, bağlı, bitiştirilmiş bağlanmış. 2. Müzikte, şarkının makam ve ahengi.

BEŞUŞ: (Ar.) Ka. 1. Okşadıkça süt veren deve. 2. Araplarca çok meşhur ve meş'um bir kadın.

BEŞAREDDİN: (Ar.) Er. - Dinin müjdesi. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.

BEŞARET: (Ar.) Ka. 1. Müjde, muştu, iyi haber. 2. Güler yüzlülük, gülümseme.

BEŞİR: (Ar.) Er. 1. Müjde getiren müjdeci. 2. Güleryüzlü güleç adam. Kur'ani bir kavramdır. İnsanlara Allah'ın emir ve nimetlerini, cennet ve mükafatı haber veren peygamberler ve Kur'an için kullanılmıştır.

BEŞİRE: (Ar.) Ka. 1. Müjde getiren, müjdeci. 2. Güleryüzlü, güleç hanım

BETİK: (Tür.) Er. - Yazılı olan şey, yazılmış yapıt.

BETİM: (Tür.). 1. Bir nesnenin kendine özgü belirtilerini tam ve açık bir biçimde, söz ya da yazıyla anlatma, tasvir. 2. Herhangi bir şeyin resmi ya da heykeli.

BETÜL: (Ar.) Ka. 1. Bakire. 2. Erkekten çekinen, erkeklere yaklaşmayan namuslu kadın. 3. Ayrı kök salan fidan. 4. Hz. Meryem'in lakabı. 5. Hz. Muhammed (s.a.s)'in kızı Hz. Fatıma'nın lakabı.

BETÜLAY: - (bkz. Betül).

BEYAN: (Ar.). 1. Bildirme, söyleme, açıklama. 2. Belagat ilimlerinden ikincisi. 3. Belli apaçık. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BEYATİ: (Ar.) Er. 1. Gece uyuma, gece iş görme, geceyi işiyle geçirme. 2. Türk müziğinin en eski makamlarından olup, hala kullanılmakta olan bir makamdır.

BEYAZ: (Ar.) Ka. 1. Ak, en açık renk. 2. Aydınlık. 3. Deri rengine göre bir insan ırkı. 4. Yumurta akı. -Mahalli yerlerde kadın adı olarak kullanılmakladır.

BEYAZIT: (Ar.) Er. - Ebu Yezid, Yezid'in babası, kısaltılmıştır. - Arapça'dan Türkçeleşmiş.

BEYBOLAT: (Tür.) Er. - Çelik gibi güçlü, saygın kimse.

BEYBARS: (Tür.) Er. - (bkz. Baybars).

BEYCAN: (Tür.) Er. - (bkz. Beybolat).

BEYDA: (Ar.) Ka. 1. Tehlikeli yer. 2. Sahra, çöl. 3. Mekke ile Medine arasında düz bir yer.

BEYHAK: (Ar.) Er. - Horasan'ın Nişabur eyaletinde bir bölge.

BEYHAKİ: (Ar.) Er. - el-Beyhaki: Arap müellifi olup muhaddis ve Şafii fakihlerindendir.

BEYHAN: (Tür.) Ka. - Hükümdarların üstünü. Seçkin han. Beyhan Sultan: Mustafa III. kızı.

BEYKAL: (Tür.) Er. - (bkz. Beycan).

BEYKAN: (Tür.) Er. - (bkz. Beycan).

BEYREK: (Tür.) Er. 1. Çok nazik, efendi, bey. 2. Hüzünlü.

BEYSAN: (Tür.) Er. - (bkz. Beycan).

BEYSUN: (Tür.) Ka. - Nazik insan.

BEYTİYE: (Ar.) Ka. - Eve ait, evle ilgili.

BEYTÖRE: (Tür.) Er. - Baş adet, adetleri yerine getiren.

BEYZA: (Ar.) Ka. 1. Daha ak, çok beyaz. 2. Günahtan kaçınmış. Günahla kirlenmemiş.

BEYZADE: (Tür.) Er. 1. Beyoğlu. 2. Soylu kimse. - Farsça'dan birleşik isim olarak Türkçeleştirilmiştir.

BEYZAVİ: (Ar.) Er. - Beyzavi (Abdullah b. Ömer). İran'da yaşamış Tefsir ve Kelam alimi. Şafii mezhebindendir. Tefsirin yanında fıkıh usulü, kelam ve irab hakkında eserler vermiştir.

BEZEN: (Tür.) Ka. - Süs, benek, zinet.

BEZMİ ALEM: (Ar.) Ka. - Dünya meclisi, sohbet toplantısı. Bezm-i Alem Sultan. Sultan Abdülmecid'in annesi.

BİCAN: (Fars.) Er. 1. Cansız, ruhsuz. 2. Canını esirgemeyen, şehit.

BİDAYET: (Ar.) Ka. - Başlama, başlangıç.

BİDİL: (Tür.) Er. - Hindistan'da yerleşmiş Farsça yazan büyük Türk şairi.

BİGE: (Tür.) Ka. - Evlenmemiş, çouğu olmamış.

BİHRUZ: (Fars.) Ka. - İyi gün, güzel gün anlamında. Bihruze Hatun: Şah İsmail'in zevcesi. Çaldıran'da yenilip her şeyini bırakan Şah İsmail'in zevcesi.

BİHTER: (Fars.) Ka. - Pek iyi, daha iyi.

BİHTERİN: (Fars.) Ka. - En iyi, pek iyi.

BİKE: (Tür.). - Benzersiz, eşsiz. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BİLAD: (Ar.) Er. - Şehirler bölge, eyalet, memleket isimlerini ifade için terkiplerde kullanılır.

BİLAL: (Ar.) Er. - Su gibi ıslatan, ıslatış, ıslaklık. Bilal b. Raba: İslamın ilk müezzini, Habeş asıllı olup İslamı köle olarak ilk kabul edenlerden birisidir.

BİLAN: (Tür.) Er. - Süslü ve işlemeli kılıç kemeri.

BİLAY: (Tür

Hiç yorum yok: