Blogda Ara

18.06.2008

ATATÜRK' Ü NEDEN SEVİYORUZ???




Atatürk sonrası yetişen gençlik olarak, büyük çoğunluğumuz Atatürk’ü seviyoruz, ama neden sevdiğimizi bilmiyoruz. Bildiğimiz şu, soruyorlar:

- Atatürk’ü neden seviyorsun?,
- Çünkü o bizi kurtardı.
- Bu kadar mı?
- Daha ne yapsın!

Ne yazık ki, bu ‘karşıdevrimcilerin’ zaferidir.
Yıllarca, planlı olarak çalıştılar ve gençliğe yeniden şekillendirdikleri, kendileri için zararsız bir Atatürk ve Kemalizm anlattılar.
Atatürk, bizi kurtaran liderdi. Vahdettin tarafından görevlendirilmiş ve Samsun’a gönderilmişti. Osmanlı’nın son umudu olan bu yenilmez komutanın resmini bizi kurtardığı için duvarlarımıza asıyorduk; sadece bu, ötesi yok. O, çok önemli bir ‘geçmiş zaman lideri’ idi ve bizim gönüllerimizdeki yeri başkasıyla kıyaslanamazdı.
Atatürkçülük de –Kemalizm asla kullanılmaz- işte bu büyük adama duyduğumuz minnetin dile getirilişiydi. Atatürk’ü ne kadar sevdiğini, O’nun asla ölmeyeceğini, Türk halkının kalbinde yaşayacağını söylemek; törenlerde, O’nun açtığı yolda –ki o yol hiç tarif edilmez- yürüneceğini haykırmak; bunları yapanlar en büyük Atatürkçüler kabul edildi.
Aynı kişiler, bin bir cinlikle, ‘Kemalizm’in bir ideoloji olamayacağını da söylediler. Neden? Çünkü Atatürk dogmalara karşıydı. Bu yüzden O’nun fikirleri de, O’ndan sonra yaşatılamazdı! Hatta buna kanıt olarak devrimcilik ilkesini gösterdiler –tabi ki, devrimcilik yerine ‘inkılâpçılık’ kelimesini seçerek-. Atatürk devrimciydi ve bu anlayışa göre hiçbir şey, sonsuza dek kalamazdı, değiştirilmeye, yerini başka fikirlere bırakmaya mecburdu. Ve bu değişim kuralına elbette ‘Kemalizm’ de direnemezdi.
Hemen söyleyelim; Kemalist devrimcilik, her şeyden önce devrimin özüne bağlılık demektir! Bu özü oluşturan fikri benimsemek ve bu fikir doğrultusunda ilerici değişimleri gerçekleştirmektir. Yani, devrimcilik ilkesi gereğince ‘devrim’i yok edemezsiniz! Bu akıl karıştırma çabasıdır ve kötü niyettir.

Aklımızı kullanmaya başladığımız çağlarda, okullarda ‘İnkılâp tarihi’ adı altında, karga kovalayan Atatürk’ü öğrendik. Onlarca savaşın ‘yılını’ ezberledik. Ama bu savaşların gerçekte kime karşı ve ne amaçla verildiğini öğrenemedik.
Bize öğretilen Atatürk sözlerinin en siyasisi ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ oldu. Gerisi ‘Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır’ ve ‘Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim’di.

Sanki biz yetişmeye çalıştıkça, birileri kaçırıyordu Mustafa Kemal’i bizden…

Ve zaten, onca televizyon kanalı, eğlence programı, kız erkek ilişkisi, spor derken biz de bir süre sonra yetişmeye çalışmaktan vazgeçtik. Atatürk’ü okumadık değil, okuduk; uzun uzun tartıştık, ‘acaba Latife’yi mi daha çok seviyordu, Fikriye’yi mi?’ diye…
Manzaranın son hali:
Atatürk, bizi kurtaran lider, yüce, ulu insan; Atatürkçülük, bu yüce insana duyulan minnet, onu anmak, durmaksızın ona teşekkür etmek, yani tören Atatürkçülüğü; Kemalizm, böyle bir şey mümkün olamaz, Atatürk bir ideoloji bırakmamıştır, dogmalara karşıdır, Kemalizm diye bir siyasi görüş kabul edilemez, uydurmadır.

- Atatürk’ü neden seviyorsun?
- Bizi kurtardığı için!
……………………………..

Oysa o der ki:

‘Yabancı bir devletin koruyup kollayıcılığını kabul etmek, insanlık vasıflarından yoksunluğu, güçsüzlük ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten bu seviyesizliğe düşmemiş olanların, isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez.
Halbuki, Türk’ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!…
O halde, ya istiklal ya ölüm!
İşte, gerçek kurtuluş isteyenlerin parolası bu olacaktır. Bir an için, bu kararın uygulamasında başarısızlığa uğranacağını farz edelim. Ne olacaktı? Esirlik!
Peki efendim. Öteki kararlara boyun eğme durumunda sonuç bunun aynı değil miydi?
Şu farkla ki, istiklali için ölümü göze alan bir millet, insanlık haysiyet ve şerefinin gereği olan bütün fedakârlığı yapmakla teselli bulur ve hiç şüphesiz, esirlik zincirini kendi eliyle boynuna geçiren miskin, haysiyetsiz bir millete bakarak dost ve düşman gözündeki yeri bambaşka olur.’
İşte bu düşüncedir Kurtuluş Savaşı’nın öz fikri ve bu yüzden seviyoruz Atatürk’ü!

‘(…)Biz bu hakkımızı mahfuz bulundurmak, istiklalimizi emin bulundurabilmek için heyeti umumiyemizce, heyeti milliyemizce bizi mahvetmek isteyen emperyalizme ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı heyeti milliyece mücadeleyi caiz gören bir doktrini takip eden insanlarız’
Mustafa Kemal, antiemperyalist ve antikapitalist bir ulusal önderdir, bu yüzden seviyoruz Mustafa Kemal’i!

‘Tam bağımsızlık, denildiği zaman, siyaside, maliyede, ekonomide, adalette, askerlikte, kültürde ve bu gibi konularda tam bağımsızlık ve tam özgürlük demektir’
Mustafa Kemal, halkının özgürlüğünü ve egemenliğini herkesin ve her şeyin önünde tutmuş ve korkusuzca savunmuş bir liderdir ve bu yüzden seviyoruz O’nu!

‘Din ve mezhep, hiçbir zaman siyasi aleti olarak kullanılamaz’
Mustafa Kemal, laik düşünceye inanmış ve bu düşünceyi temel alan cumhuriyetimizi kurmuştur; din tüccarlarının, inanç sömürücülerinin düşmanı olmuştur, bu yüzden seviyoruz Mustafa Kemal’i!

‘Efendiler, Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık, Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Halbuki hangi istiklal var ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planları ile yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!’
Avrupa teslimiyetçisi siyasalar O’nun fikrinde asla yer bulamamıştır. Batı medeniyetini benimsemiş ama Batılı olmak için Batının sömürgesi olmaya razı olmamıştır. Kendi geleceğini kendi gücüyle inşa edebilecek bir ülkeden yana olduğu için seviyoruz Atatürk’ü!

‘İlerlemede geleneklerin sınır ve koşullarını aşamayan uluslar, yaşamı akla ve gerçeklere uygun olarak göremez’
Aklı ve bilimi her şeyin önüne koyan bir devrimcidir ve bu yüzden seviyoruz Mustafa Kemal’i…

Sebepleri daha sayfalarca uzatabiliriz kuşkusuz…
…………………………………….

Doğrudur, Atatürk bizi kurtaran kişidir ve yine doğrudur, hepimiz onu minnetle anıyoruz. Ancak, Atatürk’ü bu dar kalıp içinde değerlendirmek, O’na yapılacak en büyük haksızlıktır ve onu sevdiğini söyleyen insanların bu hataya düşmesi affedilir değildir.
Atatürk her şeyden önce, bir ‘fikir’dir.
Ve O’nu gerçekten sevmek, öncelikle bu fikirleri derinine anlamak, özümsemek ve her gün daha da ileri taşımakla mümkün olur. O, kurduğu Cumhuriyeti ve bu cumhuriyetin temel fikrini Türk gençliğine emanet etmiştir. Ve zaman, gençliğin emanete hıyanetten dönme zamanıdır. Artık tören Atatürkçülüğünün sonu gelmelidir. Bu ülkenin Atatürk’e ve fikrine ihtiyacı var ve bu ihtiyaç puta taparcasına, belli günlerde ağlaşmakla, şiirler okumakla, bol övgü sıfatlı cümlelerle O’nu anmakla giderilemez. Yıllardır, Mustafa Kemal fikrini, hem de ‘Atatürkçülük’ adıyla bizlerden gizlediler. İstediler ki, onlar ne istiyorsa, ne onların menfaatine ise, biz Atatürkçülüğü o bilelim. İstediler ki, biz sadece, O’nu minnetle analım; analım ki artık O’nun geçmişte kalmış bir lider olduğunu kabul edelim ve günümüz siyasetinde O’nun yolundan bu denli sapılmasını yadırgamayalım, buna tepki koymayalım.
Türk Gençliği, Mustafa Kemal’i anmaktan vazgeçmeli ve O’nu bugünde yaşatmalıdır. O’ndan bize kalan miras budur. Mustafa Kemal: ‘Arkadaşlar, bu görev bitmeyecektir. Ben toprak olduktan sonra da sürecektir’ diyendir.
……………………………………….

Bursa’da bir baloda dans ettiklerini gördüğü genç bir çifti yanına çağırtır Atatürk. Hangi okulda okuduklarını sorar. İkisi de yabancı okullarda okumaktadır. Mustafa Kemal sorularına başlar: ‘Ulusal savaşım kaç evre sürmüştür? Türk devrimlerinin temeli nedir?’
İki çocuk da yabancı okulda okudukları için Türk Devrimi’ni okumadıklarını ve dolayısıyla bu konuda fikir sahibi olmadıklarını söylerler. Yüzü birden asılır Atatürk’ün. Ama ses çıkarmaz, gitmeleri için izin verir.
Bir süre sonra, bu kez büfede, yine yanına çağırır iki genci. Ve şunları söyler: ‘Bütün bu şenlik ve bayram, ulusal savaşım ve Türk devrimlerini yapanların, ya da bunlarda bir ölçüde çaba ve özveri payı bulunanların hakkıdır. Siz, o eylemlere katılmamış olabilirsiniz; yaşınız buna elverişli değildir. Ama o işi yapmış olanların arasına girebilmeniz, onlar gibi eğlenmeniz için, en az, o işlerin nasıl yapıldığını kesinlikle ve ne olursa olsun bilmelisiniz.’
Ve emir subayına döner: ‘Bayanla bayı evlerine götürsünler’ der: ‘derslerine çalışacaklarmış.’
Buyruk sessizce yerine getirilir.

Bizim de dersimize çalışma vaktimiz gelmedi mi?

Yoksa bu ülke karanlığa yuvarlanırken, geriye adımlarken ve bağımsızlığını, egemenliğini kaybederken; tüm bu belalarda bize önderlik etmiş insana ve daha önemlisi O’nun fikrine sarılmak yerine; sadece ‘Bizi kurtardığı için O’nu sevmeye, O’na minnet duymaya devam edecek, hepimiz birer genç, tören Atatürkçüsü mü olacağız?

Mustafa Kemal’in bizden beklediği sevginin biçimi bu mu olurdu? Bu olsaydı, ortaya çıkardığı devrimi savunma ve geliştirme görevini, böylesi anlayıştaki bir gençliğe emanet eder miydi?

Atatürk, dünya tarihinin gördüğü en önemli lider ve fikirlerden biridir. O, tam bağımsızlıktan yana, laik, devrimci cumhuriyeti kuran, halkçı bir ulusal önderdir. Türkiye Cumhuriyeti’ni medeniyet yoluna, çağdaşlaşma yoluna sokmuş ve güçlü bir ülke yaratmıştır. Tüm bu özellikleridir O’nu Mustafa Kemal yapan. Ve en çok bu yüzden, ‘anlayarak’ sevmeliyiz Atatürk’ü.

Atatürk’ü sevmek; öncelikle emanetine sahip çıkmaktır. Ardından da O’nun yürümeye başladığı yoldan, yorulmaksızın yürümeye devam etmektir. Gerçek sevgi budur. Artık, hem bu düzene ortak olan, bu ülkenin temel değerlerini yıkanlara destek çıkan, şeriatçıyı, liberali, işbirlikçisini, ırkçısını, aşırı sağ veya solunu öven yahut tüm bunlara tepki göstermeyen; hem de her lafında Atatürk’ün büyüklüğünden bahseden, O’nu sevgiyle anan; işte bu gençleri Atatürk gençliği olarak hoş göremeyiz! Atatürk’ü gerçekten seviyorsak, O’nun bıraktığı fikre ve ideolojiye sahip çıkacak ve daha da ileri taşıyacağız.

Yoksa ‘Atatürk’ü neden seviyorsun?’, ‘Çünkü O bizi kurtardı’; bu fikirsizlik, kaybedilmeye başlamış bir devrimin habercisidir.

Yazan: Marjinal

Hiç yorum yok: