Blogda Ara
1.09.2008
NIETZSCHE AFORİZMALARI
Deyişler ve Değinişler
Kanmışlıklar, doğruluğun yalanlardan daha tehlikeli düşmanlarıdır.
Pek çokları çıktıkları yol konusunda inatçıdır. Pek azları erek konusunda.
Yılanın ilkin büyüyüp ejderha haline gelmesi gerekir ki birisi onunla kahraman olabilsin.
Kendinden hiç sözetmemek çok soylu bir ikiyüzlülüktür.
Doğrunun söylenmez, kendine en az sözcüyü tehlikeli olduğunda bulmaz, sıkıcı olduğunda bulur.
Kişinin koyacak çok şeyi olunca, bir günün yüz cebi vardır.
Kötü işiten hep işittiğine bir şeyler ekler.
Kişi en büyük ezilme tehlikesiyle tam da bir arabadan kaçındığı zaman karşılaşır.
Beklemek ahlaksız kılar.
Kötü belleğin yararı, kişiyi aynı iyi şeylerin tadına birkaç defa ilk kez vardırmasındadır.
Bir meslek yaşamın korsesidir.
Kişi, iyi bir babası olmamışsa, bir tane edinmelidir.
Kişi düzenli çalışmayı hiç öğrenmemişse, can sıkıntısı duymaz.Bazı erkekler, karılarının baştan çıkarılıp kaçırılmasına üzülürler; bir çoğu da kimsenin onları baştan çıkarmak istemeyişine.
Yürekli insanları bir eylemde bulunmak için ikna etmek, o eylemi olduğundan daha tehlikeli göstermekten geçer.
Ne yapacağını bilmeyen insanlara yardımcı olmanın en iyi yolu, onları kararlılıkla övmektir.
Hayalci, doğruyu kendine karşı yalanlar, yalancı ise başkalarına karşı.
Deha nedir? Yüksek bir ereği ve ona ulaşmanın araçlarını istemek.
Kişi, ışığını karartmayı da bilmelidir, böceklerden ve hayranlardan kurtulmak için.
Onların arasında seni aşağı bir düzeye indiriyor, senin kuraldışılıkları belirlemeye çalışman; onlarınsa, kuralları.
Kişi, sürüyü "çok yaşa" diye bağırmaya ancak şehre eşek sırtında girerse getirebilir.
İzleyicilerimizin asla bağışlamayacakları bir şey, kendimize karşı çıkmamızdır.
Kişi dikkat etmelidir ki zamansızca keskin olmasın; yoksa zamansızca ince hale gelir.
Kendini beğenmişlik en gururlu olduğunda, "nezaket" onun maskesidir.
Şaka, bir duygunun ölümünün mezar yazıtıdır.
Yapıtın ağzını açınca sen kendi çeneni tutmalısın.
Aşırıya kaçmanın anası neşe değil, neşesizliktir.
Altın olan her şey parıldamaz: bunun için fazlaca narindir.
En tehlikeli üye, eksikliği tüm partiyi yokedecek üyedir yani en iyi üye.
İnsanlar ışığın çevresinde toplaşırlar, daha iyi görmek için değil, daha iyi parıldamak için.
Her sözcük bir önyargıdır.
Erdem uyumuşsa deha zinde kalkar.
En şakacı yazarlar belli-belirsiz bir gülümseme uyandırırlar.
Kişi suçunu bir başkasına itiraf edince, unutur.
Rakibini öldürmek isteyen, iyi düşünmeli, tam da bunu yapmakla onu ölümsüzleştirebileceğini.
Teselli arayana en iyi gelen teselli, onun durumu için hiçbir teselli bulunmadığı savıdır.
Kendini düşmanın içine atmak korku ve korkaklık göstergesi olabilir.
Kendinden çok söz etmek, kendini gizlemenin de bir yoludur.
Soğuk insanların budalalıkları olduğuna inanılmaz.
Bütün yargılayanların gözünden bir cellat bakar.
Kendini görmezden gelmek -iyi görmek için gereklidir.
"Kahraman neşelidir" -bu şimdiye kadar trajedi yazarlarının gözünden kaçtı.
Çev: Oruç Aruoba
"Kaç yüzyıl sürüyor parıldamaya başlaması?" Bu soruyla ölçülür bir insanın uzaklığı ve yüksekliği... diyor Nietzsche. Haksız mı? Belki kimilerinin gözleri onun ışığıyla çoktan kamaştı, ama çokları hâlâ farkında bile değil bu ışığın.
Nietzsche Ağladığında -Kitaptan Notlar-
Kitabın İncileri
--------------------------------------------------------------------------------
Artık bakması için konsantre olması gerekmiyordu. Artık retina ve korteks tam bir işbirliği içinde.. Sayfa: 11
--------------------------------------------------------------------------------
Sizden iyileştirmenizi istediğim Nietzsche'nin bedeni değil, ümitsizliğidir. Sayfa: 18
--------------------------------------------------------------------------------
Evlilik ve ona eşlik eden mülkiyet ve kıskançlık ruhu tutsak eder. Sayfa: 22
--------------------------------------------------------------------------------
...ne kadın ne de erkeğin artık zayıflıklarıyla birbirlerine zulmetmeyecekleri günlerin geleceğini umuyorum." Sayfa: 22
--------------------------------------------------------------------------------
Belki part-time bir evlilik bana uygun olabilir.. Sayfa: 26
--------------------------------------------------------------------------------
Hayalinde bir süpürge kaptı ve bütün cinsel düşünceleri sildi süpürdü. Sayfa: 30
--------------------------------------------------------------------------------
Üçümüzün zihinsel bir yaşamı paylaşacağımıza, birlikte ciddi felsefi çalışmalar yapabileceğimize inanmıştım. Sayfa: 34
--------------------------------------------------------------------------------
Bizim kardeş beyinlerimiz vardı; yarım sözcükler, yarım cümlelerle, yalnızca hareketlerle birbirimize çok şey anlatabiliyorduk. Sayfa: 36
--------------------------------------------------------------------------------
Bakışlarının adeta gizli bir defineyi korurmuşçasına içeriye baktığını. Sayfa: 67
--------------------------------------------------------------------------------
Bazen baş ağrılarımın, beynimdeki doğum sancıları olduğunu düşünüyorum. Sayfa: 75
--------------------------------------------------------------------------------
Fiziksel açıdan sağlıklı olmanın, toplumsal ve psikolojik açıdan sağlıklı olmaya bağlı olduğunu düşünüyorum. Sayfa: 81
--------------------------------------------------------------------------------
Dürüstlük-dürüst sorular, dürüst cevaplar- en iyi ilaçlardır. Sayfa: 86
--------------------------------------------------------------------------------
Genellikle sorulmayan soru en önemli sorudur! Sayfa: 88
--------------------------------------------------------------------------------
Ama rağbet görmeyen bir gerçeğin, herşeyi zorlaştırmanın iyi olan bir yanı var mıdır? Sayfa: 88
--------------------------------------------------------------------------------
"Neysen o ol. Gerçekler olmadan kişi kim ya da ne olduğunu nasıl keşfedebilir?" Sayfa: 89
--------------------------------------------------------------------------------
"Ümit mi? Ümit en son kötülüktür!
..Pandora'nın kutusu açılıp, Zeus'un içinde sakladığı bütün kötülükler dünyaya saçıldığı zaman, orada son bir kötülük kaldığından kimsenin haberi olmamıştı: Ümit. O zamandan beri, insanlar yanlışlıkla kutuyu ve içindeki ümidi iyi şans olarak yorumladı. Fakat Zeus'un arzusunun, insanların, kendilerini işkenceye teslim etmeleri olduğunu unuttuk. Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır." Sayfa: 90
--------------------------------------------------------------------------------
Her insanın ölümü kendine aittir. Ve herkes kendi tarzını belirleyebilmelidir. Sayfa: 91
--------------------------------------------------------------------------------
Ölümün son iyiliği, bir daha ölümün olmamasıdır.. Sayfa: 91
--------------------------------------------------------------------------------
Gerçek onsuz yaşayamayacağımız bir yanlıştır..
Gerçeğin düşmanı yalanlar değil, inançlardır.. Sayfa: 98
--------------------------------------------------------------------------------
Yalan, yeni yalanlar doğurur.. Sayfa: 99
--------------------------------------------------------------------------------
"Düşünceler, duygularımızın gölgesidir; ama her zaman daha karanlık, daha boş ve daha sade." Sayfa: 100
--------------------------------------------------------------------------------
Kemikleri, eti, bağırsakları ve kan damarlarını kaplayan deri nasıl insan görünümünü katlanabilir hale getiriyorsa, ruhun ajitasyonu ve ihtirası da kibirle kapatılmıştır; kibir, ruhu kaplayan deridir. Sayfa: 101
--------------------------------------------------------------------------------
...kaba birini taklit edebilecek kadar huysuzluğum üzerimde bugün.. Sayfa: 102
--------------------------------------------------------------------------------
Acaba bu zeka bir deliye mi yoksa dahiye mi ait? Sayfa: 107
--------------------------------------------------------------------------------
"Gördüğü birşeye yapışıp kalmakta inat eder; ama buna sadakat der." Sayfa: 109
--------------------------------------------------------------------------------
"Herşeyin derinine inmek: Bu zahmetli bir özellik. İnsanın gözlerini hep yorar ve sonunda insan isteyebileceğinden daha fazlasını bulur." Sayfa: 109
--------------------------------------------------------------------------------
Birinin kendisini başka birine açması ihanetin kapılarını açar ve ihanet insanı çok rahatsız eder değil mi? Sayfa: 119
--------------------------------------------------------------------------------
Bazıları ise o anda yaşadıklarını daha önce de yaşadıkları gibi bir duyguya kapıldıklarını belirtiyorlar. Fransızlar buna deja vu diyorlar.. Sayfa: 120
--------------------------------------------------------------------------------
Hegel ölüm döşeğindeyken, kendisini bir tek öğrencinin anladığını, ama onun da yanlış anladığını söylemiş! Sayfa: 123
--------------------------------------------------------------------------------
Yanından geçen bir soru, en küçük soru tohumu, ana değdiği noktada filizlenip yeni sürgünler veriyordu. Sayfa: 123
--------------------------------------------------------------------------------
"Beni öldürmeyen şey, beni güçlendirir." Sayfa: 124
--------------------------------------------------------------------------------
Belki 'ben' ve bedenim, zihnimin arkasından bir dolap çeviriyordur. Bildiğiniz gibi zihin, tuzaklarla dolu arka sokaklarda gezinmeye bayılır. Sayfa: 125
--------------------------------------------------------------------------------
Yalnızlık, hastalıkların üreyebileceği en uygun ortamdır. Sayfa: 129
--------------------------------------------------------------------------------
Hiç kimsenin bir şeyi sırf başka birisi için yapmadığını göreceksiniz. İnsanın bütün eylemler kendisine yöneliktir, bütün hizmetleri kendine hizmettir, bütün sevgisi kendini sevmesindendir. Sayfa: 137
--------------------------------------------------------------------------------
İnsanlar vedalaşırken, genellikle olayın sürekliliğini inkar eden sözler dile getirmeyi severler: Birbirlerinden ayrılırken 'Auf Wiedersehen' yani tekrar görüşene kadar, derler. Yeni bir araya gelme planları yapmakta çok aceleci davranırlar, ama bunu unutmakta daha da acelecidirler. Sayfa: 173
--------------------------------------------------------------------------------
"bir erkek ancak bir erkek gibi davranarak onun içindeki kadının ortaya çıkmasına yol açar." Sayfa: 202
--------------------------------------------------------------------------------
Bazen herkesin gizli bir anahtar cümlesi vardır diye düşünüyorum. Sayfa: 231
--------------------------------------------------------------------------------
Hayat, doğru cevapları olmayan bir sınav. Sayfa: 233
--------------------------------------------------------------------------------
İnsan dostunu, düşmanından daha zor affediyor. Sayfa: 251
--------------------------------------------------------------------------------
..insanları etkilemek için akılcılığı bir kenara bırakıp daha aşağı düzeydeki becerileri kullanırsak, elimize geçenin daha ucuz ve daha aşağı düzeyde bir insan olacağıdır. Sayfa: 259
--------------------------------------------------------------------------------
Kayalığa yapışan bir midyenin direnme gücü var onda.. Sayfa: 273
--------------------------------------------------------------------------------
Belki benim öğrencilerim henüz dünyaya gelmediler. Benim günlerim yarından sonraki günler. Bazı filozoflar ölümlerinden sonra doğarlar! Sayfa: 302
***************************
neden ister ?
onaylanmak ve kabul edilmek duygusu mu ?
varlığını kanıtlama duygusu mu yoksa ?
ya da, yaşamı daha iyiye taşıyacağına inandığı düşüncelerinin,
başkalarını da aydınlatmasını istediği için mi…
kim ki, sahnede alkış sonrası duygularıyla, yuhalanma sonrası
duygularını tamamen birbirine eşdeğer bir olgunluğa taşıyabilir,
ilkinde kendini tamamlamak tatmini, diğerinde kendinden
eksilmiş bir bozgun hissi yaşamazsa, işte o sağlam bir kaledir,
ayakta durmak için, dışarıdan beklentili gereksinimleri yoktur, ona
yalnızca kendini yaratmış olmak duygusu yeter.
İnsana özgü onur ve büyüklüğün terazisi başkalarında değil,
kendi toplamımızda olmak gerekmez mi….
****************
Felsefeyi yaratmak, tüm varlığını beklentisiz harcayarak,
meyvelerini ancak gelecek nesillerin toplayabileceği bir dünya
bahçesinin tohumlarını binbir zorlukla ekmek gibidir. O bahçenin
girişinde, felsefe üretenin adı yazılı kalır yalnızca. Ve ne yazık ki, o
tohumlardan yeşeren fidanlar henüz meyve vermeden taşlanır,
olgunlaşabilenlerse çok az insan tarafından fark edilir ve
toplanır. Ve dünyadaki güdük ve kısır yaşam, yine kendi bildiğini
okur ve olabildiğince devam eder.
Ve onun için insanı, o meyveleri toplayamayanları, şüphe değil
kesinlik deli eder,... ağır bir taş gibi düştüğünde başına…
**********************************************
Dünya bana bir Tanrı`nın buluşu ve rüyasıymış gibi görünüyor. Dünya canı sıkılmış bir Tanrı`nın gözleri önündeki boyalı buharlara benziyor. İyi ve Kötü, mutluluk ve acı, ve sen, ve ben, benim için bir yaratıcının gözlerinin önündeki boyalı buharlardır. Yaratıcı gözlerini kendi üstünden çekmek istiyordu ve dünyayı yarattı. Acı çeken birisi için gözlerini kendi acısından başka bir yere çevirebilmek baş döndürücü bir mutluluktur.
Nietzsche
Zavallı İnsanlık! - Beyindeki kanın bir damla fazla ya da az olması, yaşamımızı tarif edilemeyecek kadar perişan ve zor hale sokabilir. Öyle ki, Prometheus`un akbabadan çektiği acıdan daha fazlasını bu bir damla kandan çekeriz. Ama insan nedenin damla olduğunu bile bilmeyip, "şeytan!" ya da "günah!" diye düşünürse, en korkunç durum işte o zaman ortaya çıkar.
Nietzsche
Konuşman gerekecek zamana hazırlanıyorsun. Bazen yazmaktan utandığın gibi, belki o zaman da konuşmaktan utanırsın, belki de hâlâ kendini yorumlaman gerekli olacak, belki de eylemlerin ve çekimserliklerin iletişimine girmen için hiçbir şekilde yeterli olmayacak! Öyle bir kültür dönemine gelecek ki çok uygun kaçmayacak: Bu durumda artık okunmuş olmaktan utanç duymayacaksın: Buna karşın şimdi seni yazar olarak değerlendiren herkes seni kırıyor; ve yazıların nedeniyle seni öven kimse bir sezgi eksikliği gösteriyor, seninle kendi arasına bir çukur kazıyor; seni bu şekilde yücelttiğini zannederken ne kadar küçüldüğünü keşfedemiyor. Şimdiki insanların okuduklarızamanki ruh durumlarını biliyorum: Ne yazık! Çalışmayı istemek ve böyle bir durumu yaratmak için sıkıntıya girmek.
Nietzsche
Daima daha temiz, daima daha uzak olarak düşünülen bir tanrı ile daima daha günahkâr insan arasındaki ayrılığın yarattığı gerginlik, insanlığa zorla kabul ettirilen en büyük kuvvet sınavlarından biridir. Günahkârlar için Tanrı sevgisi bir mucizedir. Yunanlılar tanrısal bilgi ile insan bilgisizliği arasında niçin böyle bir gerginlikle karşılaşmadılar? Bu iki uçurumu birleştiren köprüler, var olmayan yeni yaratıklar olsalar gerek (Melekler mi? Vahiy mi? Tanrı`nın Oğlu mu?)
Nietzsche
Pazar yerinden ve şandan uzakta yer alır büyük olan her şey. Hep pazar yerinden ve şandan uzakta barınmıştır yeni değerler yaratan. Yalnızlığına kaç dostum: görüyorum ki her yerini ağılı sinekler sokmuş. Sert ve sağlam bir havanın estiği yere kaç! Yalnızlığına kaç! Sen küçük ve acınacak kişilere pek yakın yaşadın. Onların göze görünmez öclerinden kaç! Onlar sana karşı öcden başka bir şey değildirler. Artık el kaldırma onlara! Sayısızdır onlar, hem senin yazgın sinek kovmak değildir ki...
Nietzsche
Ah, buldum onu kardeşlerim! İşte, en yüce dorukta kanıyor sevinç pınarı benim için! Burda, hiçbir ayak takımının benimle birlikte içemeyeceği bir yaşam var! Akışın nerdeyse pek yoğun geliyor bana, ey haz pınarı! Doldurayım derken, sık sık yeniden boşaltıyorsun kadehi!
Nietzsche
Bundan sonraki yıllarda yapacağım iş iyiden iyiye belirlenmişti. Olumlayıcı kesimini bitirmiştim işimin. Sözle, eylemle hayır diyen bölümüne gelmişti sıra. Bunlar da şimdiye değin sürüp gelen değerlerin yenilenmesi, büyük savaş, son karar gününün belirlenmesiydi. Bu arada, bir de yavaş yavaş çevreme bakıyor, kendime yakın gördüklerimi, güçlerine dayanarak bu yok etme işinde bana yardımı dokunabilecekleri arıyordum. İşte o günden beri, yazılarımın her biri bir oltadır: Kim bilir belki de olta atmakta herkesten ustayımdır?... Oltama hiç bir şey takılmamışsa suç benim değil artık. Balık yokmuş...
Nietzsche
Yoldaşlar arar yaratıcı ve hasat arkadaşları: Çünkü ona göre herşey olgun hasat için. Ama yüz orağı yok onun: Bu yüzden yolar başakları öfkeli öfkeli. Yoldaşlar arar yaratıcı, oraklarını bilemesini bilen yoldaşlar. Yıkıcılar denecek onlara, iyi ile kötüyü hor görenler denecek. Hasatçılar ve şenlik edenler onlar halbuki. Kendi gibi yaratıcılar arıyor Zerdüşt, hasat arkadaşları ve şenlik arkadaşları arıyor: Sürülerle, çobanlarla, cesetlerle işi ne Zerdüştün! Ve sen benim ilk yoldaşım, hoşçakal! Ağacının kovuğuna güzelce gömdüm seni, güzelce sakladım seni kurtlardan. Ama veda ediyorum şimdi sana, zira vakit erişti. Bir seherle öbür seher arası yeni bir gerçek ayan oldu bana.
Nietzsche
Felsefeyi tehlikeli hale getireceğiz, felsefi bilgiyi değiştireceğiz, yaşam için bir tehlikeli olan bir felsefeyi öğreteceğiz: Yaşama bundan daha iyi nasıl hizmet edebiliriz? Bir fikir insanlığane kadar pahalıya malolursa, o kadar değerlidir. "Tanrı", "Vatan", "Özgürlük"; fikirleri için kendini kurban etmekten çekinmiyorsa, tüm tarih bu tür kurban etmeleri çevreleyen dumandan ibaretse, "Tanrı", "Vatan", "Özgürlük"; gibi bu popüler kavramlar karşısında "felsefe" kavramının üstünlüğü, felsefenin onlardan daha pahalıya mal olması, onlarınkinden daha büyük kıyımları gerektirmesi dışında nasıl kanıtlanabilir?
Nietzsche
Büyük kozmik söylem: "Ben vahşetim, ben kurnazlığım", vs., vs. Bir hatanın ve tüm acının sorumluluğunu üstlenme korkusuyla alay etmek (yaratıcının alayı). -Hiçbir zaman olunmadığı kadar acımasız olmak, vs. -kendi yapıtından tatmin olmanın en üst biçimi; bu biçimi, bıkmadan usanmadan yeniden inşa etmek için parçalar. Ölüm, acı ve yok olma üzerinde yeni bir zafer.
Nietzsche
İsa`nın Yaptığı Yanlış. - Hıristiyanlığın kurucusu, insanlara günahları kadar hiçbir şeyin acı çektirmediğini düşünüyordu. Yanlışı bu oldu: Kendini günahsız hisseden, bu noktada deneyimi eksik olan bir kimsenin yanlışı! Nitekim ruhu da olağanüstü ve hayalci bir merhametle doldu, bir kötülüğe doğru yöneldi. Fakat günahı icat etmiş olan kendi ümmeti, böylesi bir hâlden pek seyrek olarak büyük bir kötülüğe uğramışçasına acı çekiyordu. Ne var ki, Hıristiyanlar efendilerine hemen hak verme konusunda anlaştılar ve onun yaptığı yanlışı bir gerçek hâline sokarak kutsallaştırdılar.
Nietzsche
Bugüne değin iyi ve kötü üzerine en berbat düşünceler ortaya kondu. Bu, her zaman çok tehlikeli bir şey oldu. Vicdan, iyi bir şöhret, cehennem; durumuna göre polisin bizzat kendisi önyargısızlığa izin vermiyordu ve vermiyor. İşte günümüz ahlakı üzerine, her otorite karşısında alınan tavırda olduğu gibi, düşünmemek, pek de konuşmamak gerekiyor. Burada itaat edilir! Dünya var olduğundan bu yana hiçbir otorite kendisinin eleştiri konusu yapılmasına istekli görünmemiştir. Hele ahlakı eleştirmek, ahlakı bir sorun, sorunlu bir şey olarak ele almak: Nasıl olur? Bu ahlak dışı değil miydi -şimdi değil mi?- Ama ahlak, kendisinden eleştiren elleri ve işkence aletlerini uzak tutmak için sadece her türlü korku aracına hükmetmekle kalmaz: Onun güvencesi, kullanmasını çok iyi bildiği bir tür göz boyama sanatında yatar, -nasıl "coşturacağını" bilir. Sık sık, tek bir bakışla eleştirici iradeyi felç etmeyi, hatta kendi tarafına çekmeyi başarır. Onun kendine karşı tavır almasını başardığı durumlar da var: Bunun sonucunda irade, tıpkı bir akrep gibi kendini sokar. Ahlak, ta başlangıçtan veri ikna etme sanatındaki bütün şeytanlıkları bilir. Bugün bile onun yardımına başvurmayan hiçbir konuşmacı yoktur.
Nietzsche
Tüm yazılanlar arasında en çok bir kişinin kendi kanıyla yazdığı şeyi severim. Kanla yaz; ve göreceksin ki, kan tindir... Etrafımda cinler olsun istiyorum, çünkü ben cesurum. Hayaletleri kaçıran cesaret, kendisine cinler yaratır. -cesaret gülmek ister. Artık hislerinizi paylaşmıyorum; altımda gördüğüm şu bulut, güldüğüm şu karaltı ve ağırlık -işte budur sizin yağmur bulutunuz. Yükselmeyi arzuladığınızda yukarı bakarsınız siz. Ve ben aşağı bakarım, çünkü yükseltilmiş biriyim ben. Aranızdan hanginiz aynı anda hem gülebilir, hem yükseltilmiş olabilir? En yüksek dağa çıkan, tüm matem oyunlarına, tüm matem ciddiyetlerine güler. Cesur, tasasız, alaycı ve şiddet uygular -işte böyle istiyor bizleri bilgelik: O bir kadındır ve daima savaşçıyı sever ancak.
Nietzsche
İnançlar hakikat düşmanları olarak, yalanlardan daha tehlikelidir unutmayalım...
*********************************************************************************************
*"En yüksek dağlara tırmanan kimse bütün acıklı oyunlara acıklı yaşayışlara güler."
Nietzsche
*"benim arzum, başkalarının bir kitapta anlattıkları şeyi on cümlede anlatmaktır."
*ÖLÜMÜN SON İYİLİĞİ BİR DAHA ÖLÜMÜN OLMAMASIDIR.
*BENİ ÖLDÜRMEYEN ŞEY BENİ GÜÇLENDİRİR.
*KENDİ ALEVLERİNİZDE YANMAYA HAZIR OLMALISINIZ: ÖNCE KÜL OLMADAN KENDİNİZİ NASIL YENİLEYEBİLİRSİNİZ?
*ÜMİT EN SON KÖTÜLÜKTÜR, ÇÜNKÜ İŞKENCEYİ UZATIR.
*İNSAN RUHU YAPTIĞI SEÇİMLERLE BELİRLENİR.
*ÖZDEYİŞLER HÂLİNDE VE KANIYLA YAZAN KİMSE OKUNMAYI DEĞİL, EZBERLENMEYİ İSTER.
*BİLGİ ERMİŞLERİ OLMAK ELİNİZDEN GELMİYORSA, HİÇ DEĞİLSE BİLGİ SAVAŞÇILARI OLUN.
*VE CEZA, SALDIRGAN İÇİN AYNI ZAMANDA BİR HAK VE ŞEREF OLMAZSA, CEZANIZ EKSİK OLSUN!
*YELE KARŞI TÜKÜRMEKTEN SAKININIZ!
*PEKİ SİZ, DOSTLAR, BEĞENİ VE BEĞENME TARTIŞILMAZ MI DİYORSUNUZ? FAKAT BÜTÜN HAYAT BEĞENİ VE BEĞENME ÜSTÜNE BİR TARTIŞMADIR!
*KENDİN ALABİLECEĞİN BİR HAKKI, BIRAKMAYACAKSIN SANA VERMELERİNE!
*NEYSEN "O" OL!
*RUH, HAYATIN BAĞRINA SAPLANAN HAYATTIR.
*HER ŞEY BİRBİRİNDEN DAHA GEREKLİDİR.
*ACI DER: "YIKIL!"
*SENİ SEVİYORSAM SANA NE BUNDAN?
*İNANÇLAR HAKİKAT DÜŞMANLARI OLARAK, YALANLARDAN DAHA TEHLİKELİDİR.
*İNSANLAR EŞİT DEĞİLDİRLER.
*NE DENLİ YÜKSELİRSEK, UÇMAK BİLMEYENLERE O DENLİ KÜÇÜK GÖRÜNÜRÜZ.
*KADINI KADININ İÇİNDE ÖZGÜRLÜĞE KAVUŞTURMALI!
*UÇURUMLARI SEVENİN KANATLARI OLMALI.
*EN YÜCE DAĞLARA TIRMANAN GÜLER BÜTÜN ACIKLI OYUNLARA VE ACIKLI GERÇEKLERE!
*KADININ NASIL BİR NİMET OLDUĞUNU TÜM DERİNLİĞİ İLE HİSSETMEK GEREKLİDİR.
*NEDEN'İ OLAN, NASIL'A KATLANIR.
*BİZLER ARZU EDİLENDEN ZİYADE ARZULAMAYA AŞIĞIZ.
*EY ULU YILDIZ! KENDİLERİNE IŞIK SAÇTIKLARIN OLMASAYDI, SAADETİN NERDE KALIRDI!
*ZAYIFLAR BİZİ KENDİ GÜCÜMÜZDEN UTANMAYA ZORLADIKLARI İÇİN KAZANDILAR.
*GERÇEKTEN DE HAYATIN ANLAMI OLMASAYDI, VE BEN ANLAMSIZI SEÇMEK ZORUNDA OLSAYDIM, BENCE DE EN SEÇİLESİ ANLAMSIZLIK OLURDU BU.
*YAŞAMA KARŞI SORUMLULUĞUMUZ DAHA YÜCESİNİ YARATMAKTIR. DAHA ALÇAĞINI DEĞİL.
*SİZ YÜKSELMEK İSTEYİNCE YUKARIYA BAKARSINIZ, BENSE AŞAĞIYA BAKARIM ÇÜNKÜ YÜKSELMİŞİM.
*BİR UÇURUMUN İÇİNE BAKTIĞINIZDA, UÇURUMDA SİZİN İÇİNİZE BAKAR.
*İNSAN KAHKAHALARLA GÜLDÜĞÜ ZAMAN, KABALIĞI İLE TÜM HAYVANLARI GERİDE BIRAKIR.
*RUH ARAYANDA, HİÇ RUH YOKTUR.
*ANCAK ÖBÜRGÜNDÜR BENİM OLAN. KİMİLERİ ÖLDÜKTEN SONRA DOĞAR.
*İNANÇ GERÇEĞİ BİLMEK İSTEMEMEKTİR.
*YÜKSEK DAĞDA BUZ İÇİNDE GÖNÜLLÜ YAŞAMAKTIR FELSEFE.
*ŞÜPHE DEĞİL, KESİNLİKTİR İNSANI DELİ EDEN...
*HEP ÖĞRENCİ KALAN İNSAN, ÖĞRETMENİNE BORCUNU KÖTÜ ÖDÜYOR DEMEKTİR.
*BUGÜNE DEK VARLIĞA KARŞI EN BÜYÜK İTİRAZ NEYDİ? TANRI...
*KENDİNİ BİLGİYE ADAYAN İÇİN YALNIZCA DÜŞMANINI SEVMEK YETMEZ; DOSTUNA DA KİN DUYABİLMELİDİR.
*TEK BİR ŞEY OLABİLMEK, TEK BİR ŞEYE VARABİLMEK İÇİN, ÇOK YERDE, ÇOK ŞEY OLMAK, BU BENDEKİ SAĞDUYUDUR.
*SANAT HAKİKATTEN DAHA DEĞERLİDİR.
*NİHİLİZM NE DEMEKTİR?
-EN YÜKSEK DEĞERLERİN, KENDİLERİNİ DEĞERDEN DÜŞÜRMESİ.
*NEREDE CANLI BULDUYSAM, ORADA GÜÇ İRADESİ BULDUM; HİZMET EDENLERİN İRADESİNDE BİLE EFENDİ OLMA İRADESİ BULDUM.
*BEN, İKİ İNSANIN DAHA YÜCE HAKİKATİ BULMAK İÇİN, BİR İHTİRASI PAYLAŞTIĞI BİR AŞK DÜŞÜNÜYORUM.
*BÜTÜN YARGILAYANLARIN GÖZÜNDEN BİR CELLAT BAKAR.
*ERDEM UYUMUŞSA DEHA ZİNDE KALKAR.
*İNSANLAR IŞIĞIN ÇEVRESİNDE TOPLAŞIRLAR, DAHA İYİ GÖRMEK İÇİN DEĞİL, DAHA İYİ PARILDAMAK İÇİN.
*KİŞİ, IŞIĞINI KARARTMAYI DA BİLMELİDİR, BÖCEKLERDEN VE HAYRANLARDAN KURTULMAK İÇİN.
*BEKLEMEK AHLAKSIZ KILAR.
*KANMIŞLIKLAR, DOĞRULUĞUN YALANLARDAN DAHA TEHLİKELİ DÜŞMANLARIDIR
* İnançlar hakikat düşmanları olarak, yalanlardan daha tehlikelidir.
* Hoşlanmadığımız bir düşünceyi öne sürdüğü zaman bir düşünürü daha sert eleştiririz. Oysa, bizi pohpohladığında onu daha sert eleştirmek uygun olacaktır.
* Sahip olunması zorunlu tek şey var: Ya yaradılıştan ince bir ruhtur bu, ya da bilim ve sanatlar tarafından inceltilmiş bir ruh...
* Tüm idealistler, hizmet ettikleri davaların her şeyden önce dünyanın tüm öteki davalarından üstün olduğunu düşünürler. Kendi davalarının biraz olsun başarılı olması için, bu davanın tüm öteki insan girişimlerine gerekli olan aynı pis kokulu gübreye açıkca ihtiyacı olduğuna inanmak da istemezler.
* İnsan, diğer insanlardan hiçbir şey istememeye, onlara hep vermeye alıştığı zaman, elinde olmadan soylu davranır.
* Acıların bölüşülmesi değil, sevinçlerin bölüşülmesidir dostluğu yaratan ...
* Bir şeyden hoşlanmaktan söz edilir, aslında doğrusu, bu şey aracılığıyla kendinden hoşlanmaktır.
* Hakikatin temsilcisinin en az olduğu zaman, onu dile getirmenin tehlikeli olduğu zaman değil, can sıkıcı olduğu zamandır.
* Uygarlaşmış dünya ilişkilerinde herkes, hiç değilse bir konuda kendini başkalarından üstün hisseder. Genel iyiyüreklilik buna dayanır. Çünkü, durum elverirse herkes yardım edebilir, o halde bir utanç duymaksızın bir yardımı da kabul edebilir.
* Yapacak çok şeyi olan insan inançlarını ve genel düşüncelerini hemen hemen hiç değiştirmeksizin korur. Aynı şekilde, bir ülkünün hizmetinde olan her insan ülkünün kendisine artık hiç kulak asmaz; onun buna zamanı yoktur. Demem şu ki, ülküsünün hala tartışılabilir olmasından yana olmak çıkarına aykırıdır.
* Bugün artık kimse ölümcül hakikatlerden ölmüyor; çok fazla panzehir var.
* Beni öldürmeyen herşey güçlendirir.
* Ey büyük yıldız ! Aydınlattıkların olmasaydı nice olurdu mutluluğun.!
* Bir dost kimdir? Öteki bendir.
-Hoşlanmadığımız bir düşünceyi öne sürdüğü zaman bir düşünürü daha sert eleştiririz. Oysa, bizi pohpohladığında onu daha sert eleştirmek uygun olacaktır.
-Tüm idealistler, hizmet ettikleri davaların her şeyden önce dünyanın tüm öteki davalarından üstün olduğunu düşünürler. Kendi davalarının biraz olsun başarılı olması için, bu davanın tüm öteki insan girişimlerine gerekli olan aynı pis kokulu gübreye açıkca ihtiyacı olduğuna inanmak da istemezler.
-Bir kez yürünmüş bir yola düşenlerin sayısı çoktur, hedefe ulaşan az ..
-Küçücük bağışlarla büyük mutluluklar kazanmak büyüklüğün bir ayrıcalığıdır.
-İnsan, diğer insanlardan hiçbir şey istememeye, onlara hep vermeye alıştığı zaman, elinde olmadan soylu davranır.
-Acıların bölüşülmesi değil, sevinçlerin bölüşülmesidir dostluğu yaratan ...
-Bir şeyden hoşlanmaktan söz edilir, aslında doğrusu, bu şey aracılığıyla kendinden hoşlanmaktır.
-Kendinden hiç söz etmemek çok soylu bir ikiyüzlülüktür.
-Hakikatin temsilcisinin en az olduğu zaman, onu dile getirmenin tehlikeli olduğu zaman değil, can sıkıcı olduğu zamandır.
-Doğa bize aldırmadığından, doğanın ortasında kendimizi öyle rahat hissederiz ki ...
-Uygarlaşmış dünya ilişkilerinde herkes, hiç değilse bir konuda kendini başkalarından üstün hisseder. Genel iyiyüreklilik buna dayanır. Çünkü, durum elverirse herkes yardım edebilir, o halde bir utanç duymaksızın bir yardımı da kabul edebilir.
-İnsan dilediği kadar bilgisiyle şişinip dursun, dilediği kadar nesnel görünsün, boşuna ! Sonunda her zaman ancak kendi yaşam öyküsünü elde edecektir.
-İnsanların tarih boyunca farkına vardıkları aşılmaz zorunluluk, bu zorunluluğun ne aşılmaz ne de zorunlu olduğudur.
-Sevilmiş olma isteği kendini beğenmişliklerin en büyüğüdür.
-İnsanları şiddetle kendi üzerine çeken, bir oyunu her zaman kendi lehine çevirmiştir.
-Çok düşünen ve uygulamalı düşünen, kendi maceralarını kolayca unutur, ama başından geçenlerin çağrıştırdığı düşünceleri hiç unutmaz.
-Biri kendi düşüncesine bağlı kalır; çünkü ona kendi kendine ulaşmış olduğunu sanır. Öteki ise, onu zahmetle öğrendiği ve onu anlamış olmakla övündüğü için bağlıdır düşüncesine. Sonuç olarak, her ikisi de kendini beğenmişlik ...
-İçine doldurulacak çok şey olduğu zaman, günün yüzlerce cebi vardır.
-Bir düşmanla savaşarak yaşayan kişinin, düşmanını hayatta bırakmakta yararı vardır.
-Açıklanmamış karanlık bir konu apaçık bir konudan daha önemli sanılır.
-Sadece karşıtları cansıkıcı olmayı sürdürdükleri için, arada bir, bir davaya bağlı kalırız.
-Bir insan kendini hep çok büyük işlere adadığında, onun başka bir yeteneğinin olmadığı pek görülmez.
-Açıkça büyük amaçlar tasarlayan ve daha sonra bu amaçlar için oldukça yetersiz olduğunu gizlice kavrayıveren kimse, çoğu zaman bu amaçlardan vazgeçecek kadar da güçlü de değildir. İşte o zaman ikiyüzlülük kaçınılmazdır.
-Gür ırmaklar kendileriyle birlikte bir çok çakıl ve çalı çırpıyı da sürükler; güçlü ruhlar da bir çok aptal ve mankafayı.
-Bir insanın gerçekten ele almış olduğu düşünce özgürlüğü ile, onun tutkuları ve hatta arzuları da gizli gizli kendi üstünlüklerini göstereceklerini sanırlar.
-Bir insan yoğun ve kılı kırk yararak düşündüğü zaman, sadece yüzü değil gövdesi de çekinceli bir havaya bürünür.
-Ruh arayanda, hiç ruh yoktur.
-İnsan yığınlarının davranış biçimlerini önceden kestirmek için, onların güç bir durumdan kendilerini kurtarmak için hiçbir zaman çok önemli bir çaba göstermediklerini kabul etmek gerekir.
-İnsan kahkahalarla güldüğü zaman, kabalığı ile tüm hayvanları geride bırakır.
-Eylem ve vicdan genellikle uyuşmazlar. Eylem, ağaçtan ham meyveleri toplamak isterken, vicdan onları gereğinden çok olgunlaşmaya bırakır, ta ki yere dökülüp ezilinceye kadar.
-Aşk ve nefret kör değillerdir; ama kendileriyle birlikte taşıdıkları ateş yüzünden kör olmuşlardır.
-İnsan hatasını bir başkasına itiraf ettiğinde unutur onu; ama çoğu kez öteki kişi bunu unutmaz.
-Alev, başka şeyleri aydınlattığı kadar aydınlatmaz kendini. Bilge de böyledir.
-Bir konu hakkında hazırlıksız sorguya çekildiğimizde, aklımıza gelen ilk düşünce çoğu zaman bizim kendi düşüncemiz değildir; ama bizim sınıfımıza, konumumuza ve soyumuza ait olan sıradan bir düşüncedir sadece. Öz düşünceler pek ender olarak su yüzüne çıkarlar.
-Bizzat kendimizde olan bir değeri övdüğü, okşadığı zaman mucizeyi de, usdışını da kabul ederiz.
Yarı-bilim tam bilimden daha üstündür. O, sorunları olduklarından daha kolay görür ve bununla görüşünü daha anlaşılır, daha inandırıcı kılar.
-Çok düşünen partici olmaya uygun değildir; o, parti arasında düşüncesini çok çabuk sızdırır.
-Kötü belleğin iyi tarafı, aynı şeylerden bir çok kez, ilk kez gibi yararlanmaktır.
-Bir kurbanın yoldaşı o kurbandan daha çok acı çeker.
* ne zaman rüyama girse önce deri ceketini giyer, silahını kuşanır, herhangi bir bankayı soyar ve ortalığı velveleye verirdi.
"paranızı alıyorum aklınızı değil " yazan bir not bırakırdı sonra. arkasından aydınlık izbe bir odaya kapandığını ve bıyıklarını orada uzattığına şahit oldum. bıyıkları tamamen uzadığında odası karanlıktı. ışığı yaladığını söyledi ve tadını anlata anlata bitiremedi...
* ey ulu yıldız..! kendilerine ışık saçtıkların olmasaydı,
saadetin nerde kalırdı..!
* Bu muydu yaşam hadi öyleyse bir kez daha...
* hayatını tekrar tekrar aynı hayatı yaşıcakmışsın gibi yaşa, istemediğin bi durumla karşı karşıya kalmışsan ve buna boyun eğiyorsan, diğer hayatlarında da aynı şeye boyun eğceğini düşünerek, sen en güzeli boyun eğme, bu böyle gitmez; bi şeyi çokmu istiyosun, ama buna cesaret edemiyomusun, diğer hayatlarında da bu şeyi çok isteyip hiç bi zaman cesaret etmediğin için ulaşmıycaksın, o yüzden sen en güzeli aş kendini, yap yapmak istediğini ki sonunda en mutlu şekilde yaşayabileceğin bi kısır döngü oluşturabilmiş ol.
* zayıflar bizi kendi gücümüzden utanmaya zorladıkları için kazandılar.
* "Şimdi hafifim, şimdi uçuyorum, şimdi kendimi kendi altımda görüyorum, şimdi bir tanrı dansedip geçiyor içimden.."
böyle söylemişti Zerdust' e.
* gerçekten de hayatın anlamı olmasaydı, ve ben anlamsızı seçmek zorunda olsaydım, bence de en seçilesi anlamsızlık olurdu.
* Yükseldikçe uçma bilmeyenlere daha küçük görünmemiz kaçınılmazdır..
* işte benim filozof denince anladığım şey: varlığıyla herşeyi tehlike içine sokan korkunç bir patlayıcı..
* erdemlerin tümü züğürtlük, kirlilik ve acınacak bir rahat düşkünlüğüdür... ey erdemden söz açanlar, bütün erdemleri uyumaya nyollayın... ben ne değilsem erdemim odur... en büyük kötülük, en büyük iyilik için gereklidir... yaratıcı olmak isteyen önce yıkıcı olmak, değerleri yıkmak zorundadır... yaşam bana şu sırrını verdi: bak, ben daima yenmek zorunda olanım... erdem dedikleri, gerçekte korkaklıktır... şehveti, hükmetme isteğini, bencilliği üç büyük kötülük sayarlar. gerçekte bunlar üç büyük iyiliktir, üç büyük mutluluktur... gerçekte bencilliğe erdem denmeliydi. çalmamalısınız, öldürmemelisiniz sözleri bir zamanlar kutsaldı. ama ben size soruyorum: doğada hırsızlık ve öldürmek yok mudur? parçalayınız kardeşlerim, eski levhaları parçalayınız.
* Bundan sonraki yıllarda yapacağım iş iyiden iyiye belirlenmişti. Olumlayıcı kesimini bitirmiştim işimin. Sözle, eylemle hayır diyen bölümüne gelmişti sıra. Bunlar da şimdiye değin sürüp gelen değerlerin yenilenmesi, büyük savaş, son karar gününün belirlenmesiydi. Bu arada, bir de yavaş yavaş çevreme bakıyor, kendime yakın gördüklerimi, güçlerine dayanarak bu yok etme işinde bana yardımı dokunabilecekleri arıyordum. İşte o günden beri, yazılarımın her biri bir oltadır: Kim bilir belki de olta atmakta herkesten ustayımdır?... Oltama hiç bir şey takılmamışsa suç benim değil artık. Balık yokmuş...
* Yoldaşlar arar yaratıcı ve hasat arkadaşları: Çünkü ona göre herşey olgun hasat için. Ama yüz orağı yok onun: Bu yüzden yolar başakları öfkeli öfkeli. Yoldaşlar arar yaratıcı, oraklarını bilemesini bilen yoldaşlar. Yıkıcılar denecek onlara, iyi ile kötüyü hor görenler denecek. Hasatçılar ve şenlik edenler onlar halbuki. Kendi gibi yaratıcılar arıyor Zerdüşt, hasat arkadaşları ve şenlik arkadaşları arıyor: Sürülerle, çobanlarla, cesetlerle işi ne Zerdüştün! Ve sen benim ilk yoldaşım,
hoşçakal! Ağacının kovuğuna güzelce gömdüm seni, güzelce sakladım seni kurtlardan. Ama veda ediyorum şimdi sana, zira vakit erişti. Bir seherle öbür seher arası yeni bir gerçek ayan oldu bana.
* Pazar yerinden ve şandan uzakta yer alır büyük olan her şey. Hep pazar yerinden ve şandan uzakta barınmıştır yeni değerler yaratan. Yalnızlığına kaç dostum: görüyorum ki her yerini ağılı sinekler sokmuş. Sert ve sağlam bir havanın estiği yere kaç! Yalnızlığına kaç! Sen küçük ve acınacak kişilere pek yakın yaşadın. Onların göze görünmez öclerinden kaç! Onlar sana karşı öcden başka bir şey değildirler. Artık el kaldırma onlara! Sayısızdır onlar, hem senin yazgın sinek kovmak değildir ki...
*Cokları pek geç, bazıları erken ölürler, tabii vaktinde yaşamayanlar nasıl vaktinde ölebilir? Keşke hiç doğmasaydı. Lüzumsuzlara bu öğüdü veririm. Fakat lüzumsuzlar bile ölümlerini mühimserler. En boş ceviz bile kırılmak ister. Herkes ölüsünü mühimsiyor. Ölüm henüz bir bayram sayılmıyor. İnsanlar daha en güzel bayramlarını nasıl kutlayacaklarını öğrenmediler.
* Hepimiz bazen birileriyle o kadar yakınlaşırız ki dostluğumuzu ya da kardeşliğimizi hiçbir şey engellemiyormuş gibi görünür, bizi ayıran küçücük bir köprü vardır, hepsi o kadar.Ama tam sen bu köprüye adım atacakken sana şu soruyu sorsam : "bu köprüyü geçip bana gelir misin?" işte o anda artık bunu istemeyiverirsin, sorumu tekrarlasam öylece suskun kalırsın.O andan itibaren aramıza dağlar ve azgın nehirler girer, bizi ayıran ve birbirimize yabancılaştıran duvarlar bitiverir önümüzde ve bir araya gelmek istesek de artık yapamayız.Ama o küçücük köprüyü düşündügünde sözcüklere sıgmayacak kadar büyüyüverir gözünde; yutkunur ve şaşar kalırsın...
* En kof ceviz dahi kırılmak istiyor..
* Yanlızlığına kaç dostum: Görüyorum ki her yanını ağılı sinekler sokmuş. Sert sağlam bir havanın estiği yere kaç!yalnızlığına kaç.
* Evini ateşe veren öğle yemeğini de unutur ve bu yüzden bazen yemeğini küllerde arar insan..
***********************************************************
İnsanlar ışığın çevresinde toplaşırlar,
Daha iyi görmek için değil,
Daha iyi parıldamak için.
Nietzsche
*** Küçücük bağışlarla büyük mutluluklar kazanmak büyüklüğün bir ayrıcalığıdır.
*** İnsan, diğer insanlardan hiçbir şey istememeye, onlara hep vermeye alıştığı zaman, elinde olmadan soylu davranır.
*** İnsan dilediği kadar bilgisiyle şişinip dursun, dilediği kadar nesnel görünsün, boşuna ! Sonunda her zaman, ancak kendi yaşam öyküsünü elde edecektir.
*** Uygarlık tarafından yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya olan bir uygarlık çağını yaşıyoruz.
*** Biri kendi düşüncesine bağlı kalır; çünkü ona kendi kendine ulaşmış olduğunu sanır. Öteki ise, onu zahmetle öğrendiği ve onu anlamış olmakla övündüğü için bağlıdır düşüncesine. Sonuç olarak, her ikisi de kendini beğenmişlik ...
kimine göre yalnızlık, hasta kişinin kaçışıdır;kimine göre de, hasta kişilerden kaçıştır
İnsan da ağaca benzer; ne kadar yükseğe ve ışığa çıkmak isterse, o kadar yaman kök salar yere, aşağılara, karanlığa, derinliğe, kötülüğe.
Babanın gizlediği şey, oğulda açığa çıkar.
Büyük borçlar insanları değer bilmeye değil, kin beslemeğe yöneltir.
Siz yükselmek isteyince yukarı bakarsınız. Bense aşağı bakarım
Ben bu kulaklara göre ağız değilim.
''İnsanları sevdiğinizi söylüyorsunuz! ama daha derine indiğinizde sevdiğinizin onlar olmadığını göreceksiniz. siz bu sevginin içinizde yarattığı duyguları seviyorsunuz...!!!''
''İnsan, sonunda arzularını sever; arzuladıklarını değil!''
''Ahlaksal olay yoktur. yalnızca olayların ahlaksal yorumu vardır''
''Hayran olmada bir masumluk var. kendilerine de birgün hayran olunabileceği hiç akıllarına gelmemiş olanlarda bulunur.''
''Bir duyguyu yenme isteği, eninde sonunda, yalnızca bir başka duygu isteği, daha başka bir duygu isteğidir.''
''Aşk ve nefretin yer almadığı bir oyunda kadın orta dereceli bir oyuncudur.''
''Delilik tek tek insanlarda pek seyrektir. Ama gruplarda, partilerde, halk arasında, çağlarda kural olarak bulunur.''
"Bir uçurumun içine baktığınızda, uçurum da sizin içinize bakar."
Uçmayı öğretemediğinize, düşmesini öğretin
Zayıflar bizi kendi gücümüzden utanmaya zorladıkları için kazandılar.
* "Şimdi hafifim, şimdi uçuyorum, şimdi kendimi kendi altımda görüyorum, şimdi bir tanrı dansedip geçiyor içimden
* Yükseldikce uçma bilmeyenlere daha kucuk gorunmemiz kacinilmazdir..
Ümit en son kötülüktür. Çünkü işkenceyi uzatır.
*******************************
*En tatlı kadın dahi acıdır.
*Evet, kirli bir ırmaktır insan. Kirli bir ırmağı içine alması ve bozulmadan kalması için deniz olmalı kişi.
*Köle misin? Öyleyse dost olamazsın..Zorba mısın? Öyleyse dostun olamaz..
1- Babanın gizlediği şey, oğulda açığa çıkar.
2- Şüphe değil, kesinliktir insanı deli eden.
3- Neden'i olan, Nasıl'a katlanır.
4- Uçurumları sevenin ,kanatları olmalı.
5- Ümit en son kötülüktür. Çünkü işkenceyi uzatır.
6- Kötü belleğin iyi tarafı, aynı şeylerden bir çok kez, ilk kez gibi yararlanmaktır.
7- Alev, başka şeyleri aydınlattığı kadar aydınlatmaz kendini. Bilge de böyledir.
8- İnsan hatasını bir başkasına itiraf ettiğinde unutur onu; ama çoğu kez öteki kişi bunu unutmaz.
9- Eylem ve vicdan genellikle uyuşmazlar. Eylem, ağaçtan ham meyveleri toplamak isterken, vicdan onları gereğinden çok olgunlaşmaya bırakır, ta ki yere dökülüp ezilinceye kadar.
10- Ruh arayanda, hiç ruh yoktur.
11- Gür ırmaklar kendileriyle birlikte bir çok çakıl ve çalı çırpıyı da sürükler; güçlü ruhlar da bir çok aptal ve mankafayı.
12- Uygarlık tarafından yokedilme tehlikesiyle karşı karşıya olan bir uygarlık çağını yaşıyoruz.
13- Acıların bölüşülmesi değil, sevinçlerin bölüşülmesidir dostluğu yaratan.
14- Küçücük bağışlarla büyük mutluluklar kazanmak büyüklüğün bir ayrıcalığıdır.
15- Bir kez yürünmüş bir yola düşenlerin sayısı çoktur, hedefe ulaşan az.
16- Bir derin kuyuya benzer yalnız. Taş atmak kolaydır içine: ama bu taş dibe inecek olursa, deyin bana, kim çıkarabilir?
17- Kişioğlu da ağaca benzer, ne denli yükseğe ve ışığa çıkmak isterse, o denli kök salar yere, aşağılara, karanlığa, deliliğe, kötülüğe.
18- Kendi omuzuna tırman. Başka nasıl yükselebilirsin ki!
19- Bir insana yapilacak en kötü şey onu utandırmaktır.
20- Müzik temelde bizde belli bir oranda güç kazanan yaşam duygusunun özünde gizli olan acıyı anlatır; müziğin verdiği heyecanın yapısındada bu acıdan uzaklaşıp onu uzaktan izleme düşüncesi vardır.
21- Kendinden hiç söz etmemek çok soylu bir ikiyüzlülüktür.
22- Bu da dahil tüm genellemeler yanlıştır.
***********************
# "Bana yalan söylemiş olman değil,artık sana inanmamam sarsıyor beni"
4) Tüm idealistler, hizmet ettikleri davalarin her seyden önce dünyanin tüm öteki davalarindan üstün oldugunu düsünürler. Kendi davalarinin biraz olsun basarili olmasi için, bu davanin tüm öteki insan girisimlerine gerekli olan ayni pis kokulu gübreye açikca ihtiyaci olduguna inanmak da istemezler.
5) Bir kez yürünmüs bir yola düsenlerin sayisi çoktur, hedefe ulasan az..
6) Küçücük bagislarla büyük mutluluklar kazanmak büyüklügün bir ayricaligidir.
9) Bir seyden hoslanmaktan söz edilir, aslinda dogrusu, bu sey araciligiyla kendinden hoslanmaktir.
11) Hakikatin temsilcisinin en az oldugu zaman, onu dile getirmenin tehlikeli oldugu zaman degil, can yakici oldugu zamandir.
12) Doga bize aldirmadigindan, doganin ortasinda kendimizi öyle rahat hissederiz ki...
13) Uygarlasmis dünya iliskilerinde herkes, hiç degilse bir konuda kendini baskalarindan üstün hisseder. Genel iyi yüreklilik buna dayanir. Çünkü, durum elverirse herkes yardım edebilir, o halde bir utanç duymaksızın bir yardımı da kabul edebilir.
14) Yapacak çok seyi olan insan inançlarını ve genel düsüncelerini hemen hemen hiç degistirmeksizin korur. Aynı şekilde, bir ülkünün hizmetinde olan her insan ülkünün kendisine artık hiç kulak asmaz; onun buna zamanı yoktur. Demem su ki, ülküsünün hala tartışılabilir olmasından yana olmak çıkarına aykırıdır.
15) İnsan diledigi kadar bilgisiyle sisinip dursun, diledigi kadar nesnel görünsün, bosuna! Sonunda her zaman ancak kendi yasam öyküsünü elde edecektir.
16) Insanlarin tarih boyunca farkina vardiklari aşilmaz zorunluluk, bu zorunlulugun ne aşilmaz ne de zorunlu olduğudur.
17) Bugün artik kimse ölümcül hakikatlerden ölmüyor; çok fazla panzehir var.
19) Sevilmis olma istegi kendini begenmisliklerin en büyügüdür.
20) Insanlari siddetle kendi üzerine çeken, bir oyunu her zaman kendi lehine çevirmistir.
21) Çok düsünen ve uygulamali düsünen, kendi maceralarini kolayca unutur, ama basindan geçenlerin çagristirdigi düsünceleri hiç unutmaz.
22) Biri kendi düsüncesine bağlı kalır; çünkü ona kendi kendine ulasmış olduğunu sanır. Öteki ise, onu zahmetle öğrendigi ve onu anlamış olmakla övündüğü için bağlıdir düşüncesine. Sonuç olarak, her ikisi de kendini beğenmişlik...
23) İçine doldurulacak çok sey oldugu zaman, günün yüzlerce cebi vardir.
24) Bir düşmanla savaşarak yaşayan kişinin, düşmanını hayatta bırakmakta yararı vardır.
25) Açiklanmamis karanlik bir konu apaçik bir konudan daha önemli sanilir.
26) Sadece karsitlari can yakici olmayi sürdürdükleri için, arada bir, bir davaya bagli kaliriz.
27) Bir insan kendini hep çok büyük işlere adadığında, onun başka bir yeteneğinin olmadığı pek görülmez.
28) Açıkça büyük amaçlar tasarlayan ve daha sonra bu amaçlar için oldukça yetersiz oldugunu gizlice kavrayıveren kimse, çogu zaman bu amaçlardan vazgeçecek kadar da güçlü de degildir. İşte o zaman iki yüzlülük kaçınılmazdır.
29) Gür irmaklar kendileriyle birlikte bir çok çakil ve çali çirpiyi da sürükler; güçlü ruhlar da bir çok aptal ve mankafayi.
30) Bir insanin gerçekten ele almis oldugu düsünce özgürlügü ile, onun tutkulari ve hatta arzulari da gizli gizli kendi üstünlüklerini göstereceklerini sanırlar.
31) Bir insan yogun ve kili kirk yararak düsündügü zaman, sadece yüzü degil gövdesi de çekinceli bir havaya bürünür.
32) Ruh arayanda, hiç ruh yoktur.
33) Insan yiginlarinin davranis biçimlerini önceden kestirmek için, onlarin güç bir durumdan kendilerini kurtarmak için hiçbir zaman çok önemli bir çaba göstermediklerini kabul etmek gerekir.
34) Insan kahkahalarla güldügü zaman, kabaligi ile tüm hayvanlari geride birakir.
35) Eylem ve vicdan genellikle uyusmazlar. Eylem, agaçtan ham meyveleri toplamak isterken, vicdan onlari gereginden çok olgunlasmaya birakir, ta ki yere dökülüp ezilinceye kadar.
36) Ask ve nefret kör değillerdir; ama kendileriyle birlikte taşıdıkları ates yüzünden kör olmuslardır.
37) Insan hatasini bir baskasina itiraf ettiginde unutur onu; ama çogu kez öteki kisi bunu unutmaz.
38) Alev, baska seyleri aydinlattigi kadar aydinlatmaz kendini. Bilge de böyledir.
39) Bir konu hakkinda hazirliksiz sorguya çekildigimizde, aklimiza gelen ilk düsünce çogu zaman bizim kendi düsüncemiz degildir; ama bizim sinifimiza, konumumuza ve soyumuza ait olan siradan bir düsüncedir sadece. Öz düsünceler pek ender olarak su yüzüne çikarlar.
Bizzat kendimizde olan bir degeri övdügü, oksadığı zaman mucizeyi de, us dışını da kabul ederiz.
40) Yari-bilim tam bilimden daha üstündür. O, sorunlari olduklarindan daha kolay görür ve bununla görüsünü daha anlasilir, daha inandirici kilar.
41) Çok düsünen partici olmaya uygun degildir; o, parti arasinda düsüncesini çok çabuk sizdirir.
42) Kötü bellegin iyi tarafi, ayni seylerden bir çok kez, ilk kez gibi yararlanmaktir.
43) Bir kurbanin yoldasi o kurbandan daha çok aci çeker.
*************************************************************
Doğruluk
Bana: “Haydi öyle olsun! Seni deneyeyim bir”, demek olanağı veren her kuşkuyu överim. Fakat deneye izin vermeyen hiçbir sorunun lafı edilmesine de dayanamam. Benim “ doğruluğumun” sınırları bunlardır işte: Ondan ötesi için yiğitlik sökmez artık.
Başkalarının hakkımızda bildikleri
Kendi hakkımızda bildiklerimiz belleğimizin hatırda tuttukları, yaşantımızın mutluluğu için sanıldığından daha az kesindir. Bir gün gelir, bu yaşantıda başkalarının hakkımızda bildikleri (ya da bildiklerini sandıkları) şeyler çıkıverir ortaya; o zaman onların fikirlerinin daha güçlü olduklarını fark ederiz, insan adının kötüye çıkmasından ise bildiklerinin yanlış çıkmasına daha kolay katlanır.
Ayrı duranlar
Parlamentarizm, yani beş tane politik düşünce arasından birini seçmek için verilen resmi izin, bağımsız ve kişisel görünmekten çok hoşlanan bir sürü insanın özellikle hoşuna gider.Fakat aslında sürüye tek bir düşünceyi zorla kabul ettirmek ya da beş tanesi arasında seçim yapmasına izin vermek o kadar önemli değildir; bu beş düşünceden hiçbirini paylaşmayan ve herkesten ayrı duran kişi, bütün sürüyü aleyhine çevirir her zaman.
Bir savunucu aleyhinde
Bir davaya zarar vermenin en kalleşçe yöntemi, bunu bile bile kötü nedenler ileri sürerek savunmaktır.
Alkış
İnsan gürültü yapmadan alkışlayamaz, hatta kendini bile.
Neye inanırsın?
Şuna: Her şeyi yeniden teraziye vurmalı.
En insancıl davranış nedir? Birisinin utanmasını önlemek.
Gurura karşı: Çok şişinme: Ufak bir iğne patlatıverir seni.
Okuyucuma
Sağlam çeneyle sağlam mide: İşte benim istediğim. Kitabımı hazmedince benimle anlaşacaksın muhakkak.
Güçbeğenir
“Canının istediği gibi seç” deselerdi cennetin tam ortasında küçük bir yer seçerdim: Ama yer, kapısında olsaydı daha iyi olurdu.
Bencillik
Bencillik, duyguların perspektif yasasıdır: Buna göre en yakın nesneler en büyük ve en ağırlarıdır, uzaktakilerin ise ağırlıkları ve boyları küçülür.
Zerdüşt
Doğrusu şu ki, insan kirli bir nehirdir. Kirli bir nehiri kirlenmeden içine alabilmek için bir deniz olmak gerek. Görüyorsunuz, insandan üstün olmayı öğretiyorum size: Üstün insan bu denizdir; sizin büyük aşağısamanız onda yok olabilir.
Ne yazık, insanın artık dünyaya yıldız getiremeyeceği zamanlar yaklaştı. Ne yazık, insanların en aşağılığının, kendini aşağısamasını artık bilemeyenin görüleceği zamanlar yaklaştı.
Ne mutlu uykusu olanlara, hemen uyuyacaklar çünkü.
Bir gün Şeytan şöyle dedi bana: “ Tanrı’nın da cehennemi var: İnsanlara beslediği sevgidir bu”.
Geçende de söyle dediğini duydum onun: “Tanrı öldü; insanlara olan merhametinden öldü Tanrı”.
Toplum
Bulanık suda balık avlayanla derinliklerden feyiz alanları halk kolaylıkla bir tutar.
Her ulusun kendine öz iki yüzlülükleri vardır: Erdemleri, der bunlara o. İnsan kendi en iyi yanını bilmez, bilemez.
Bir barbarlık dönemi başlıyor; bilimler de ona hizmet edecekler.
İnsan
Sonuçlar karşısında korkaklık: Çağcıl bir kusur.
Ne denli yükselirsek, uçmak bilmeyenlere o denli küçük görünürüz.
Tutkulu insanlar, başkalarının ne düşündüklerini az düşünürler: Durumları onları hiçliğin üzerine yükseltir.
Bir inancı sırf adettir diye kabullenmeye namussuzluk, korkaklık, tembellik denir. Şu halde namussuzluk, korkaklık, tembellik ahlakın önsel’i olsalar gerek.
Her erdemde budalalık eğilimi, her budalalıkta erdem eğilimi vardır. Rusya’da “evliya gibi aptal” derler. Yaşam, sıkılmaya vakit kalmayacak kadar, çok kısa değil midir? Hiç değilse insan cennetteki, sonsuz mutluluğuna inanmalı ki.....
Kadını kadının içinde özgürlüğe kavuşturmalı!
Kadının nasıl bir nimet olduğunu tüm derinliği ile hissetmek gereklidir.
Düşünce
“Bilgi kuramı”ndan ibaret kalan felsefe, gerçekte o çağın çekingen bir öğretisinden, bir ılım (itidal) öğretisinden başka şey değildir artık: Kapının eşiğinde duran ve içeriye girme hakkını kendinden esirgeyen bir felsefe – en son kertesine inmiş, bir son, bir can çekişme haline, acınacak hale gelmiş bir felsefedir bu. Şu halde, nasıl olur da böyle bir felsefe....hüküm sürebilir!
Sevgi yüzünden yapılan şey her zaman iyilikle kötülüğün ötesinde yapılır.
İnsanoğlu hiçbir şey istememektense hiçliği istemeyi yeğler.
Güzel, çirkini yendiği anda büyük üslup da doğar.
Büyük bir düşünceyle karşı karşıya olmak dayanılır şey değildir. Bir düşünceyi-bu yüzden ölmelerine meydan vermeksizin—bildirebileceğim insanlar arıyorum, çağırıyorum onları.
“Doğru” diyince bu zihnimde kesinlikle yanlışlığın tersini değil, fakat sadece en esaslı hallerde çeşitli yanlışların birbirlerine oranla durumlarını gösteriyor.
Gizemsel izahlar derin sanılır; doğrusu şu ki, yüzeysel bile değildir onlar.
Kaynak:Seçilmiş Düşünceler (Denemeler)
**********************************
1-) Sevdiğiniz insanları düşünüyorsunuz, ama daha derine inin, sonunda sevdiğinizin onlar olmadığını göreceksiniz, siz bu sevginin içinizde yarattığı duyguları seviyorsunuz..!
2-) Hiç kimsenin bir şeyi sırf başka birisi için yapmadığını göreceksiniz. İnsanların bütün eylemleri kendisine yöneliktir, bütün hizmetleri kendine hizmettir, bütün sevgisi kendini sevmesidir..!
3-) Her güzel kadının olduğu yerde, birde onu düzmekten bıkmış zavallı bir erkek vardır
4-) Benim felsefe yöntemimi belirleyen temel özellik İNANMAMAKTIR..!
5-) Benim için para çok şey ifade etmez, yeter ki çalışmalarımı devam ettirmeye yetecek kadar param olsun..!
6-) KAYA GİBİ; Neysen o ol..!
7-) Beni öldürmeyen şey, beni güçlendirir
8- Ölüm güç bir şeydir. Ölümün son iyiliği, bir daha ölümün olmamasıdır..!
9-) Kadın sevmek demek, yaşamdan nefret etmek demektir..!
10-) Ümit mi? Ümit en son kötülüktür..! Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır!
11-) Kutsal olan gerçekler değil, kişinin kendi gerçeği için çıktığı arayıştır..!
12-) İnsan ölümü nasıl karşılayacağına karar vermek zorundadır..!
13-) Kimin neyi bilmek istediğini kim belirleyebilir?
14-) Sürelere özgü zevkler herkes için geçerli değildir.
15-) Benim evim valizimdir.
16-) Kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız, önce kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz?
17-) Gerçek seçim, yalnızca gerçeğin ışığı altında filizlenebilir
18- Bir erkek ancak bir erkek gibi davranarak, onun içindeki kadının ortaya çıkmasına yol açar
19-) Aşık seven kişi değildir, sevdiği kişinin mutlak sahibi olmaya çalışandır
20-) Kadınları suçla ve cezalandır..! Onlardan uzak dur..!
21-) Cinsel arzu, aslında karşıdaki insanın zihni ve bedeni üzerinde mutlak hakimiyet kurmak için duyulan arzudan ibarettir..!
22-)sansür...
23-) Hırsı yenmek için, daha büyük bir hırs gerekir. Pek çok kişi daha az hırsla dönen çarkın altında ezilip gitmiştir.
24-) Bütün soğuk canavarların en soğuğuna devlet denir. Soğuk soğuk yalan söyler o; ve ağzından şu yalan sürüne sürüne çıkar; "Ben devlet ulusum ben" Yalan! yaratıcılardır ulusları yaratanlar.
25-) Devlet derim ona, herkesin ağı içtiği yere, iyilerin ve kötülerin; devlet, herkesin kendini yitirdiği yer.
26-) Derin olduğunu bilen kimse kolay anlaşılır olmaya calışır, kalabalıkta derin görünmekten hoşlanan kimse ise anlasılmaz olmaya calışır. Kalabalık dibini göremediği herseyi derin sanır cünkü.
27-) Bundan sonraki yıllarda yapacağım iş iyiden iyiye belirlenmişti. Olumlayıcı kesimini bitirmiştim işimin. Sözle, eylemle hayır diyen bölümüne gelmişti sıra. Bunlar da şimdiye değin sürüp gelen değerlerin yenilenmesi, büyük savaş, son karar gününün belirlenmesiydi. Bu arada, bir de yavaş yavaş çevreme bakıyor, kendime yakın gördüklerimi, güçlerine dayanarak bu yok etme işinde bana yardımı dokunabilecekleri arıyordum. İşte o günden beri, yazılarımın her biri bir oltadır: Kim bilir belki de olta atmakta herkesten ustayımdır?... Oltama hiç bir şey takılmamışsa suç benim değil artık. Balık yokmuş.
28- Insanlari siddetle kendi üzerine çeken, bir oyunu her zaman kendi lehine çevirmistir.
29-) Çok düsünen ve uygulamali düsünen, kendi maceralarini kolayca unutur, ama basindan geçenlerin çagristirdigi düsünceleri hiç unutmaz.
30-) Biri kendi düsüncesine bagli kalir; çünkü ona kendi kendine ulasmis oldugunu sanir. Öteki ise, onu zahmetle ögrendigi ve onu anlamis olmakla övündügü için baglidir düsüncesine. Sonuç olarak, her ikisi de kendini begenmislik
**************************
*Tüm idealistler, hizmet ettikleri davaların her şeyden önce dünyanın tüm öteki davalarından üstün olduğunu düşünürler. Kendi davalarının biraz olsun başarılı olması için, bu davanın tüm öteki insan girişimlerine gerekli olan aynı pis kokulu gübreye açıkca ihtiyacı olduğuna inanmak da istemezler.
*Uygarlaşmış dünya ilişkilerinde herkes, hiç değilse bir konuda kendini başkalarından üstün hisseder. Genel iyiyüreklilik buna dayanır. Çünkü, durum elverirse herkes yardım edebilir, o halde bir utanç duymaksızın bir yardımı da kabul edebilir.
*İnsan dilediği kadar bilgisiyle şişinip dursun, dilediği kadar nesnel görünsün, boşuna ! Sonunda her zaman ancak kendi yaşam öyküsünü elde edecektir.
*İnsanların tarih boyunca farkına vardıkları aşılmaz zorunluluk, bu zorunluluğun ne aşılmaz ne de zorunlu olduğudur.
*Bugün artık kimse ölümcül hakikatlerden ölmüyor; çok fazla panzehir var.
*Sevilmiş olma isteği kendini beğenmişliklerin en büyüğüdür.
*İnsanları şiddetle kendi üzerine çeken, bir oyunu her zaman kendi lehine çevirmiştir.
*Çok düşünen ve uygulamalı düşünen, kendi maceralarını kolayca unutur, ama başından geçenlerin çağrıştırdığı düşünceleri hiç unutmaz.
*Biri kendi düşüncesine bağlı kalır; çünkü ona kendi kendine ulaşmış olduğunu sanır. Öteki ise, onu zahmetle öğrendiği ve onu anlamış olmakla övündüğü için bağlıdır düşüncesine. Sonuç olarak, her ikisi de kendini beğenmişlik ...
*İçine doldurulacak çok şey olduğu zaman, günün yüzlerce cebi vardır.
*Ruh arayanda, hiç ruh yoktur.
*İnsan yığınlarının davranış biçimlerini önceden kestirmek için, onların güç bir durumdan kendilerini kurtarmak için hiçbir zaman çok önemli bir çaba göstermediklerini kabul etmek gerekir.
Bir düşmanla savaşarak yaşayan kişinin, düşmanını hayatta bırakmakta yararı vardır.
*Açıklanmamış karanlık bir konu apaçık bir konudan daha önemli sanılır.
*Sadece karşıtları cansıkıcı olmayı sürdürdükleri için, arada bir, bir davaya bağlı kalırız.
*Bir insan kendini hep çok büyük işlere adadığında, onun başka bir yeteneğinin olmadığı pek görülmez.
*Açıkça büyük amaçlar tasarlayan ve daha sonra bu amaçlar için oldukça yetersiz olduğunu gizlice kavrayıveren kimse, çoğu zaman bu amaçlardan vazgeçecek kadar da güçlü de değildir. İşte o zaman ikiyüzlülük kaçınılmazdır.
*İnsan hatasını bir başkasına itiraf ettiğinde unutur onu; ama çoğu kez öteki kişi bunu unutmaz.
*Alev, başka şeyleri aydınlattığı kadar aydınlatmaz kendini. Bilge de böyledir.
*Bir konu hakkında hazırlıksız sorguya çekildiğimizde, aklımıza gelen ilk düşünce çoğu zaman bizim kendi düşüncemiz değildir; ama bizim sınıfımıza, konumumuza ve soyumuza ait olan sıradan bir düşüncedir sadece. Öz düşünceler pek ender olarak su yüzüne çıkarlar.
*Kötü belleğin iyi tarafı, aynı şeylerden bir çok kez, ilk kez gibi yararlanmaktır.
*Bir kurbanın yoldaşı o kurbandan daha çok acı çeker.
"Ancak yok olmak için yaşayanları severim. Öteye geçenler bunlardır.
*cokları pek geç, bazıları erken ölürler, tabii vaktinde yaşamayanlar nasıl vaktinde ölebilir? keşke hiç doğmasaydı. lüzumsuzlara bu öğüdü veririm. fakat lüzumsuzlar bile ölümlerini mühimserler. en boş ceviz bile kırılmak ister. herkes ölüsünü mühimsiyor. ölüm henüz bir bayram sayılmıyor. insanlar daha en güzel bayramlarını nasıl kutlayacaklarını öğrenmediler
*Dünyada hiçbir şey insanı kin besleme duygusu kadar yıpratmaz.
** erdemlerin tümü züğürtlük, kirlilik ve acınacak bir rahat düşkünlüğüdür... ey erdemden söz açanlar, bütün erdemleri uyumaya
yollayın... ben ne değilsem erdemim odur... en büyük kötülük, en büyük iyilik için gereklidir... yaratıcı olmak isteyen önce yıkıcı olmak, değerleri yıkmak zorundadır... yaşam bana şu sırrını verdi: bak, ben daima yenmek zorunda olanım... erdem dedikleri, gerçekte korkaklıktır... şehveti, hükmetme isteğini, bencilliği üç büyük kötülük sayarlar. gerçekte bunlar üç büyük iyiliktir, üç büyük mutluluktur... gerçekte bencilliğe erdem denmeliydi. çalmamalısınız, öldürmemelisiniz sözleri bir zamanlar kutsaldı. ama ben size soruyorum: doğada hırsızlık ve öldürmek yok mudur? parçalayınız kardeşlerim, eski levhaları parçalayınız.
** Bundan sonraki yıllarda yapacağım iş iyiden iyiye belirlenmişti. Olumlayıcı kesimini bitirmiştim işimin. Sözle, eylemle hayır diyen bölümüne gelmişti sıra. Bunlar da şimdiye değin sürüp gelen değerlerin yenilenmesi, büyük savaş, son karar gününün belirlenmesiydi. Bu arada, bir de yavaş yavaş çevreme bakıyor, kendime yakın gördüklerimi, güçlerine dayanarak bu yok etme işinde bana yardımı dokunabilecekleri arıyordum. İşte o günden beri, yazılarımın her biri bir oltadır: Kim bilir belki de olta atmakta herkesten ustayımdır?... Oltama hiç bir şey takılmamışsa suç benim değil artık. Balık yokmuş...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder